Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "AKP 3. Olağanüstü Kongre" konuşması

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "AKP 3. Olağanüstü Kongresi"nde konuşma yaptı. Genel başkan adayı olarak konuşan Erdoğan, 998 gün sonra yine aynı salonda buluştuklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "AKP 3. Olağanüstü Kongre" konuşması
21 Mayıs 2017 19:45:25
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 27 Ağustos 2014'te 'Her bitiş yeni bir başlangıçtır' diyip, helalleşerek AK Parti'den ayrıldığını ancak bunun hukuki bir ayrılık olduğunu, sevinçleri, hüzünleri tek yürek olarak yaşadıklarını belirterek, "Cumhurbaşkanlığına aday olurken bunun bir hatime değil Fatiha olduğunu, yeni bir başlangıç olduğunu ifade etmiştik. Bugün bir kez daha besmelemizi çekiyor, Fatihamızı okuyor, daha büyük hedefler için, daha çok çalışmak üzere yeni bir başlangıç yapıyoruz." dedi.   Erdoğan, Ankara Spor Salonu'nda gerçekleştirilen AK Parti 3. Olağanüstü Büyük Kongresi'ndeki konuşmasına, "AK Parti ailesinin kıymetli mensupları, yurt içinden ve dışından kongremizi şereflendiren kıymetli misafirler, sevgili yol arkadaşlarım, sevgili gençler sizleri en kalbi duygularımla hasretle selamlıyorum." diyerek başladı. Erdoğan, kongrenin hayırlara vesile olmasını diledi.   Kurulduğu 14 Ağustos 2001'den bugüne kadar AK Parti teşkilatında görev almış genel başkanlara, kuruculara, MKYK üyelerine, bakanlara, milletvekillerine, il, ilçe ve belde başkanlarına, belediye başkanlarına, il genel ve belediye meclis üyelerine, köy ve mahalle temsilcilerine, sandık müşahitlerine şükranlarını sunan Erdoğan, her birini ayrı ayrı selamladığını söyledi.   Salondaki kadınlara özel bir hitabı olacağını dile getiren Erdoğan, "Türkiye'de, hanımları siyasetin asli unsuru haline getirmiş bir partinin kurucusu olarak ilk günden beri siz hanım kardeşlerimle beraber yürüyor olmanın memnuniyetiyle her birinize şükranlarımızı sunuyorum." şeklinde seslendi.   Gençlere de "Siyasete, gençlik kollarında başlamış bir kişi olarak, sizlerin emeğinin bu parti için ne kadar önemli olduğunu çok iyi biliyorum ve hepinize ayı ayrı teşekkür ediyorum." diyen Erdoğan, "Seçilme yaşını 18'e düşürürken bunu laf olsun, kağıt üzerinde kalsın diye yapmadık. Bu kongremizden başlayarak her seçimde, her kademede gençlerimize verdiğimiz sözleri yerine getireceğiz." diye konuştu.   Erdoğan, bugüne kadar elde edilen tüm başarılarda kadınların ve gençlerin payının büyüklüğüne dikkati çekerek, yolu ve kaderi ülkeyle ve milletle bütünleşmiş bir parti olduklarının altını çizdi.  

"EN BÜYÜK TEŞEKKÜRÜ MİLLETİMİZ HAKEDİYOR"

Türkiye'nin demokrasisi, ekonomisi, kalkınması ve güvenliği için gayret eden, ter döken, fedakarlık yapan herkese teşekkür borçlarının olduğunu vurgulayan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:   "Vatan müdafaası için sınırlarımız ötesinde ve sınırlarımız içinde görev yapan kahraman askerlerimize teşekkür ediyorum. Evimizin, mahallemizin güvenliğinden, küresel suç faaliyetlerine kadar geniş bir alanda bizim huzurumuz için görev yapan polislerimize huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Terör örgütleriyle mücadelemize önemli katkı sağlayan güvenlik korucularımıza huzurlarınızda teşekkür ediyorum.   Nerede görev yaparsa yapsın ülkemizin, milletimizin büyümesi, kalkınması, gelişmesi, hedeflerine ulaşması için emek veren tüm kardeşlerime teşekkür ediyorum. En büyük teşekkürü, en büyük şükranı, en büyük takdiri 80 milyonun tamamıyla milletimiz hak ediyor. Bize güvendiği, inandığı, destek verdiği, en zor zamanımızda dahi yanımızda yer aldığı için milletimin her bir ferdine yürekten teşekkürlerimi sunuyorum."  

998 GÜN SONRA YENİDEN...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 19 Mayıs'ta Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nı kutladıklarını, gençliğin dinamizmiyle geleceğin buluştuğunu belirterek, 8 gün sonra da İstanbul'un Fethi'nin 564. yıl dönümüne ulaşılacağını hatırlattı.   Erdoğan, Türkiye'nin bulunduğu coğrafyadaki ilk devleti kuran Süleyman Şah'dan Osman Gazi'ye, Fatih Sultan Mehmet Han'dan Gazi Mustafa Kemal'e kadar bu toprakları vatan haline getirenleri rahmet ve hürmetle yad etti.   Yaklaşık 3 yıl önce, 27 Ağustos 2014'te yine bu salondakilerle, "Her bitiş, yeni bir başlangıçtır" diyip, helalleşerek ayrıldığını anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:   "Hatırlayın o günü. Tabii bu sadece hukuki bir ayrılıktı, gönüllerimiz hiçbir zaman ayrı düşmedi. Sevinçlerimizi de hüzünlerimizi de hep tek yürek, tek kalp olarak yaşadık. İşte şimdi de tam 998 gün sonra yine aynı salonda, 'Evet, nerede kalmıştık' diyerek yeniden bir aradayız. Cumhurbaşkanlığına aday olurken bunun bir hatime değil Fatiha olduğunu, yeni bir başlangıç olduğunu ifade etmiştik. Bugün bir kez daha besmelemizi çekiyor, Fatihamızı okuyor, daha büyük hedefler için, daha çok çalışmak üzere yeni bir başlangıç yapıyoruz."    

"ZOR ZAMANLARDA MİLLETİ YANIMIZDA BULDUK"

"Gönül kazanmayı, oy kazanmak kadar önemli gördüğümüz için içeride ve dışarıda maruz kaldığımız onca saldırıya rağmen dimdik ayakta durabildik." diyen Erdoğan, "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" anlayışına sıkı sıkıya sarıldıkları için tüm zor zamanlarda milleti yanlarında bulduklarına işaret etti.   Türkiye'de güvenlik kaygısıyla demokrasi taleplerinin aynı anda karşılanabileceğini gösterdiği için AK Parti'nin 81 vilayetin tamamında karşılık bulan tek parti olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Kentinden köyüne, en mutena semtinden en mütevazi semtine kadar ülkemizin tamamına hizmet ettik, ayrımcılık yapmadık, hangi il olursa olsun ulaştık. 'Burası şu partiye, burası bu partiye oy verdi.' demedik, hepsine hizmet götürdük, bundan sonra da götürmeye devam edeceğiz." ifadesini kullandı.   Erdoğan, eğitimden sağlığa, adaletten emniyete, ulaşımdan enerjiye, sanayiden haberleşmeye tüm hizmetleri Türkiye'nin her bir köşesine götürmek suretiyle herkesi ülkenin birinci sınıf vatandaşı haline getirdiklerini belirtti.   Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:   "Türkiye'nin gücünün ve imkanlarının kendi vatandaşlarıyla birlikte dünyanın her yerindeki mazlumlara, mağdurlara, gariplere kucak açmaya yettiğini gösterdiğimiz için nereye gitsek muhabbetle karşılanıyoruz. Muassır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmış Türkiye idealinin ancak tarihimize, kültürümüze, değerlerimize, ecdadımızın hatırasına sahip çıkarak hayata geçirilebileceğini ispatlayarak milletimizin her kesimine ulaştık. Eğer 16 yıl sonra dahi hala 'AK Parti nedir?' diye soranlar varsa, AK Parti işte budur."  

"188 AY GEÇTİ"

AK Parti'nin kuruluşundan bugüne kadar 188 ay geçtiğini anımsan Erdoğan, şu görüşlere yer verdi:   "2001 yılının Ağustos ayında AK Parti'yi kurarken, isminden, programından başlayarak partimizi, her şeyiyle milletimize hizmetkar olacak anlayışla dizayn ettik. Türkiye'de kuruluşu tepeden tabana doğru değil, tabandan tepeye doğru gerçekleştirilmiş ilk ve tek parti AK Parti'dir. Bunun için 'AK Parti milletin partisidir.' diyoruz. Kuruluşumuzdan bu yana geçen 16 yıla yakın zamanda milletimizin emanetinin hakkını vermenin gayreti içinde olduk. Dünyada normal demokratik düzen içinde faaliyete başlamasından 16 ay gibi kısa süre sonra çok güçlü şekilde iktidara gelen pek az parti örneği vardır. Bu durum sorumluluğumuzu daha da artırmıştır.   Milletimizin AK Parti'yi kısa sürede güçlü bir şekilde sahiplenmesinin sebebini bizden önceki dönemlerde yaşanan hadiselere baktığımızda daha kolay anlayabiliriz. 1990'lı yıllar boyunca yaşanan hadiselerin her biri ülkemizin demokrasi ve ekonomisi üzerinde ne yazık ki yıkıcı tahribatlara yol açmıştı. Üst üste yaşadığımız krizler sebebiyle ekonomimiz batmıştı. Kuyrukları hatırlayın, benzin kuyruklarını hatırlayın, gaz yağı kuyruklarını hatırlayın, yağ kuyruklarını hatırlayın, ekmek kuyruklarını hatırlayın. Salonun yarıya yakını bu kuyrukları hatırlamıyordur ama biz diyoruz ki 'Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür.' Bunu bildiğimiz için hatırlatmakta fayda var."  

"EN AĞIRI 28 ŞUBAT"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1990'lı yıllarda yaşanan olayların en ağırının 28 Şubat müdahalesi olduğuna dikkati çekerek, o dönemde demokrasinin ağır yaralar aldığını, vesayet güçlerinin kıskacındaki siyasi partilerin milli iradeyle irtibatlarının neredeyse tamamen kesildiğini, devlet ile siyaset ve siyaset ile ahlak arasındaki ilişkinin kirlendiğini anlattı.   Erdoğan o dönem milletin istikrar, güven, huzur istediğini belirterek, "Milletimiz inancından kıyafetine, dilinden meşrebine her konuda özgürlük istiyordu. Milletimiz hizmet istiyordu, yatırım istiyordu. Hatırlayın çöp dağlarından geçilmeyen İstanbul'u, hatırlayın hava kirliliğinden geçilmeyen İstanbul'u, hatırlayın susuzluğa mahkum olmuş İstanbul'u. Milletimiz yarınından kaygı duymak değil, geleceğinden emin olmak istiyordu. Milletimiz devletinin vesayet güçlerine değil, kendisine hizmet edilmesini istiyordu." dedi.   AK Parti'nin milletin tüm bu taleplerinin, beklentilerinin, umutlarının tezahürü olarak ortaya çıktığını, AK Parti'nin ilk günden beri siyasetteki yerine hep "milletin durduğu yer" olarak tarif ettiğini, bugünde aynı tarifi yaptığını vurgulayan Erdoğan, 3 Kasım 2002 seçimlerinde AK Parti yüzde 34 oy ile Meclise 365 milletvekilli ile girdiği zaman milletin neredeyse tamamının rahatladığını, geleceğe ümitle bakmaya başladığını bildirdi.  

"AK PARTİ DEMOKRASİNİN TEMİNATI"

Erdoğan, AK Parti'nin her seçime milletin umudunu tazeleyerek girdiğini, AK Parti'yi bunca yıldır ayakta tutan şeyin de bu umudu diri tutması olduğunu belirterek, "Geçtiğimiz 15 yılda Türkiye'nin gündemi değişmiştir, öncelikleri değişmiştir, sıkıntıları değişmiştir, beklentileri değişmiştir. Değişmeyen yegane şey, tüm bunları karşılayabilen tek partinin AK Parti olduğu gerçeğidir. AK Parti, demokrasinin teminatıdır, AK Parti değişimin teminatıdır, AK Parti reformun adresidir. AK Parti olarak sürekli hedeflerimizin çıtasını yükselterek, kemiyetle birlikte keyfiyete de önem vererek, mazeret yerine çözüm üreterek milletimizin gönlünün baş köşesindeki yerimizi korumayı başardık." diye konuştu.   Kerameti hiçbir zaman kendilerinde görmeden, işin sırrının yaptıkları hizmetler olduğu bilinciyle mücadeleden mücadeleye koştuklarını, değişimin öncülüğünü sürdürebilmenin, özünü koruyarak kendini sürekli yenilemekten geçtiği hakikatini unutmadan, hep ilk günkü heyecanla çalıştıklarını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:   "Bu uzun, meşakkatli, sabır gerektiren yolculukta elbette yorulanlar oldu, elbette yolunu kaybedenler oldu, elbette çeşitli sebeplerle geride kalanlar oldu ama AK Parti olarak bizim ne menzilimiz değişti ne kararlılığımız eksildi ne de milletimizle aramızdaki rabıta zayıfladı. Gece gündüz gittiğimiz bu yolun uzun ince bir yol olduğunun Allah'ın izni, milletimizin desteğiyle daha çok katedeceğimiz yol olduğunu bildik ve bununla devam ettik.   Rabbim ömür ve imkan verdikçe milletimize hizmet yolunda hep birlikte çalışmayı sürdüreceğiz. Çünkü bu kutlu bir yoldur, çünkü bu hayırlı bir yoldur, çünkü bu kendimizle birlikte çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğini de şekillendirecek bir yoldur. Onun için kim dönerse dönsün biz dönmeyiz bu yoldan. İster 3 Kasım 2002'de olduğu gibi Meclise sokmasınlar, ister 2008'de olduğu gibi partimizi kapatmaya çalışsınlar, ister 2013'te olduğu gibi sokakların altını üstüne getirsinler, ister 15 Temmuz'da olduğu gibi darbe yapıp canımıza kastetsinler ne yaparlarsa yapsınlar biz bu yoldan dönmeyeceğiz."  

"BÖYLE BİR YANLIŞI YAPAN TAYYİP ERDOĞAN'IN HAKLARI SİZE HELALDİR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şu saatten sonra da ülkem, milletim için, ümmetimiz için, insanlık için hayırlı olmayan hiçbir şeyin bizim nezdimizde yeri yoktur, olamaz. Buradan milletime sesleniyorum, eğer bu kardeşiniz Tayyip Erdoğan'ın ülkesinin ve milletinin hayrına olmayan en küçük bir tavrını, davranışını, icraatını, sözünü duyarsanız, bugüne kadar yaptığı her şeyi bir kenara bırakın ve gereğini yapın. Böyle bir yanlışın içine düşen Tayyip Erdoğan'ın tüm hakları size helaldir. Ben de şimdiden milletimden helallik istiyorum." ifadesini kullandı.   "Daha senden gayrı aşık mı yoktur / Nedir bu telaşın ey deli gönül / Hele düşün devri ademden beri / Neler gelmiş geçmiş say deli gönül." dizelerini okuyan Erdoğan, dünyanın fani olduğunu hiç akıllarından çıkarmadıklarını, en sadık yarin toprak olduğunu da hiç unutmadıklarını aktardı.  

"İHANETİMİZ VAKİ DEĞİLDİR"

Erdoğan, 40 yıllık siyasi hayatlarında inançlarına ve millete ihanet noktasına hiç düşmediklerini vurguladı. "Eksiklerimiz, hatalarımız elbette olmuştur ama ihanetimiz asla vaki değildir." diyen Erdoğan, bundan sonra da Allah'ın yardımı, milletin yol göstermesiyle hak olan yoldan sapmadan hizmete devam edeceklerine işaret etti.   Türkiye'nin FETÖ, PKK, DEAŞ, diğer terör örgütleri ve çeşitli güçlerle mücadele ettiğini anlatan Erdoğan, kimseye karşı kişisel husumetlerinin bulunmadığını ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin ve Türk milletinin hakkının, hukukunun yenilmesine, geleceğinin tehlikeye atılmasına da asla rıza göstermeyeceklerine dikkati çekti.   Erdoğan, kendi ülkesine, milletine karşı ihanet eden kim olursa olsun gözünün yaşına bakmadan gereğini yerine getirmenin millete karşı sorumluluğun icabı olduğunu vurguladı. Erdoğan, "İsterse babamın oğlu olsun. Kimin böyle bir yanlışı varsa onun karşısında yer alırım. Kimseye karşı peşin husumetimiz olmadığı gibi kimseye diyet borcumuz da bulunmuyor." diye konuştu.  

"YÜZLERİNDEKİ MASKE DÜŞMÜŞTÜR"

  Millet için çalışan, Türkiye'ye katkı sağlayan herkese kucak açtıklarını belirten Erdoğan, millete ihanet eden, Türkiye'ye zarar verenlere karşı da yumruklarını sert tuttuklarını aktardı.   Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:   "Mazlumun, mağdurun hakkını korumak görevimizdir. Ama bu, mazlum kılığına girmiş zalimlerin oyunlarına teslim olacağımız anlamına asla gelmiyor. Takiyeyle, yalanla, dolanla, iftirayla yıllarca milletimizin tertemiz duygularını istismar edenlerin yüzlerindeki maske düşmüştür. Milletimizin saygı duyduğu tüm değerleri kullanarak adeta insanlarımızın kanını, iliğini sömürenlerin oyunları önce 17-25 Aralık'ta sonra da 15 Temmuz'da tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır. FETÖ ile mücadelede bulunduğumuz yere bir anda gelmedik.   17-25 Aralık emniyet, yargı darbe girişiminin ardından bu yapının tüm mensuplarına çağrı yaptık. Tespit ettiğimiz alçaklıkları ifade ettikten sonra 'Tabanı ibadet, ortası ticaret, tepesi ihanet olan bu yapının gerçek yüzünü görün ve bir an önce orayı terk edin.' dedik. Bu çağrımıza kulak vererek ihanet çetesiyle ilgisini kesenler kendilerini kurtardılar. Ama bu açık ihanete rağmen özel haberleşme programlarını kullanarak, sendikalarına, derneklerine, vakıflarına üyeliklerini sürdürerek, bankasına para yatırarak, kurumlarına destek olarak örgütü destekleyenler için yapacak bir şeyimiz kalmadı. 15 Temmuz darbe girişimi bu alçak örgütün gözünü nasıl kan bürüdüğünü, inkara ve tevile imkan vermeyecek şekilde ortaya koymuştur."   Bir şairin 15 Temmuz'u anlatan "Dudağında tekbir, elinde bayrak / Namusun şiarı yiğitler gördüm / Bağrına gül gibi bastı şu toprak / Ölümü öldüren şehitler gördüm / Delerken bağrını kurşun utandı / Her şey unutuldu, mevzu vatandı / Kınalı Hasanlar kurban adandı / Nene Hatun, Koca Seyitler gördüm." dizelerini okuyan Erdoğan, 15 Temmuz'un büyük bir "kıyam" olduğunun altını çizdi.  

"İHRAÇLAR BİR MECBURİYET"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz'a rağmen FETÖ içerisindekilerde samimi bir pişmanlık alametinin olmadığını dile getirdi.   Erdoğan, FETÖ ile mücadele kapsamında kamudan yapılan ihraçların, gözaltıların, tutuklamaların, soruşturmaların, diğer tedbirlerin bir mecburiyet olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:   "Türkiye'nin ve Türk milletinin bu örgütün bir başka ihanet teşebbüsüne daha tahammülü yoktur. Eğer bu mücadele gerektiği gibi güçlü şekilde yürütülmezse, ülkemiz çok daha büyük tehlikelerle karşı karşıya kalacaktır. Bunun için herkesi, ucu en yakınlarımıza dokunsa bile bu mücadeleye destek vermeye davet ediyorum. Avukatlar aracılığıyla yürütülen kirli pazarlıklarla, göz boyamaya yönelik itirafçılık oyunlarıyla bu mücadelenin sulandırılmasına izin vermeyeceğiz. FETÖ ile mücadelenin milletimizin fedakarlıklarına layık olacak ve maşeri vicdana halel getirmeyecek yöntemlerle sürdürülmesi şarttır.   Bu konuda önümüzdeki dönemde çok daha hassas, dikkatli aynı zamanda çok daha kararlı bir mücadele yürütülmesini temin edeceğiz. Düşünebiliyor musunuz, dünyanın 160 ülkesinde eğitim, yardımlar istismar edilerek aynen nasıl ülkemizde devletin kurumlarına sızdıysalar, oralarda da o ülkelerin kurumlarına sızıyorlar. Nasıl? O ülkelerin ileri gelenlerinin çocuklarını da ele almak suretiyle ve onlara enteresan şeyler aşılarak ve söyledikleri nedir? 'Kainatın imamı kim, FETO.' Buralara kolay gelinmedi. Bu oyunların arkasında acaba hangi güçler var diye düşündük mü? Bu coğrafyada bin yıldır nice ihanetlerin, saldırıların üstesinden gelen milletimiz Allah'ın izniyle FETÖ ihanet çetesinin de kökünü kazıyacaktır."  

"FETÖ ELEBAŞI NEDEN BESLENİYOR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in Pensilvanya'da 400 dönümlük arazide niçin beslendiği ve korunduğu sorusunun sorulması gerektiğini söyledi.   Son üç dört yıldır yaşanan sürecin, bölücü terör örgütünün gerçek yüzünü ortaya çıkartması bakımından hayırlı olduğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu:   "2015 yılındaki çukur eylemlerinin üstesinden bölge halkının desteğiyle gelebilmemizde 2013 yılından itibaren yaşadığımız tecrübenin çok büyük katkısının olduğuna inanıyorum. Bölücü örgütün binbir vaatle, binbir yalanla yanına çekmeye çalıştığı Kürt kardeşlerim, kendilerine asıl sahip çıkanın, güvenliği ve geleceği için fedakarlık yapanın örgüt değil devleti olduğunu bu dönemde açıkça görmüştür. Kendilerine demokratik zeminlerde her türlü imkan tanındığı halde iradelerini götürüp örgüte teslim edenlerin esamesi artık hiçbir yerde okunmuyor. Buna müsade edilemezdi. Son zamanlarda ağır darbeler alan terör örgütünü ve silahla aralarına mesafe koymayan destekçilerini her bakımdan çok daha zor günler bekliyor, bu da böyle biline. Türkiye, ayağındaki bu bölücü terör prangasından kurtulma yolunda emin adımlarla ilerlemektedir. Türkiye'de başaramadıkları ihaneti komşu ülkelerde hayata geçirmenin çabası içerisinde olanların heveslerini inşallah oralarda da kursaklarında bırakacağız."  

"Biz hiçbir zaman kaçanlardan olmadık"

Düzenlenen operasyonlarla bölücü terör örgütünün inlerine girildiğini bildiren Erdoğan, şunları kaydetti:   "Evet, şu anda inlerine girdik, giriyoruz. Ülkemin sınırları içerisinde Tendürek'te, Gabar'da, Cudi'de, düşünebiliyor musunuz, 65'i aşkın mağaraya girildi. Bu mağaralarda neredeyse 600'ü aşkın terörist etkisiz hale getirildi. Silahlar ifade edemeyeceğim kadar yüklü. Buralara kadar bunlar nasıl girdiler? İşte bundan sonraki süreç tamamiyle bunları yok etme sürecidir. Çekinmeden, yılmadan, askerimizle, polisimizle, güvenlik korucularımızla bu hayata geçiyor. Ülkemizin güney sınırları boyunca bir terör oluşumu organize etmeye çalışanlar, bu milletin, istiklali ve istikbali için neler yapabileceğini görmek istiyorlarsa dönüp tarihe baksınlar. O kadar uzağa gitmek istemiyorlarsa 15 Temmuz gecesine baksınlar. Hala meselenin ne olduğunu kabul etmek istemeyenlere ise meramımızı er meydanında anlatmaktan başka çaremiz kalmıyor demektir. Unutmayın namert kaçar, mert dövüşür. Biz hiçbir zaman kaçanlardan olmadık."   Türkiye'nin bulunduğu bölgede kiminle yol yürüyecekleri konusunda kafası karışık olanlara da seslenen Erdoğan, "Şu gerçeği bilsinler. Bir yandan 80 milyon vatandaşı, bu topraklardaki bin yıllık geçmişi, 2 bin 200 yıllık devlet geleneğiyle Türkiye Cumhuriyeti, diğer yandan ne idiği belirsiz herkesin dilediği gibi kullanabildiği terör örgütleri var. Tercih işte bunlar arasında yapılacaktır. Bir kez daha ifade ediyorum, FETÖ'den PKK'ya ve DEAŞ'a kadar terör örgütlerinin, ihanet çetelerin hiçbiriyle meselem şahsi değidir. Buradaki mesele ülkemizin ve milletimizin istiklali, istikbali, bekası meselesidir. Ortada şahsi bir mesele olmadığı için benim kimseyi affetmem veya cezalandırmam söz konusu olmaz. Her ne yapıyorsak milletimiz için yapıyoruz, ülkemiz için yapıyoruz." dedi.  

"Olağanüstü hali ülkemizin huzuru için uzattık"

Erdoğan, Türkiye'nin, yaşadığı tüm badirelere rağmen hukuk devleti niteliğinden taviz vermeyen, geriye adım atmayan bir ülke olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:   "Ne kadar ihanet içerisinde olurlarsa olsunlar, ne kadar alçalırlarsa alçalsınlar tüm terör örgütleriyle mücadelemizi hukuk içerisinde yürüttük, yürütüyoruz. Açıkçası dünyada Türkiye'nin yaşadıklarını yaşayıp da hukuk devleti ilkesine bu derece bağlı kalabilecek bir başka ülke olduğunu da sanmıyorum. Özellikle Batı ülkelerinin en küçük bir tehdit karşısında demokrasiyle, özgürlüklerle bağdaşmayacak uçlara nasıl savrulduklarını görüyoruz. Biz asla onlar gibi olmadık, olmayacağız. Bunun için de benzer durumlarda kendilerinin uygulamadıkları standartları bizden talep edenlere kulak asmadan yolumuza devam etmekte kararlıyız."   Kendilerine 'Olağanüstü hal ne zaman kalkacak?' sorusunun yöneltildiğini belirten Erdoğan, Fransa'da yaşananlardan sonra 1-1,5 yıl olağanüstü hal ilan edildiğini hatırlattı. Erdoğan, bu soruyu soranlara, "Peki, benim ülkemde devlet yıkılmaya çalışılıyor. Biz 249 şehit veriyoruz, 2 bin 193 gazimiz var. Siz bize hangi yüzle olağanüstü halin kaldırılmasını soruyorsunuz? Kalkmayacak. Ne zamana kadar? Huzura, refaha kavuştuğumuz ana kadar. Neyiniz eksik? Fabrikalarınız mı çalışmıyor, iş yerinize mi gidemiyorsunuz, okullar mı kapalı? Neden olağanüstü hal kalksın?" karşılığını verdiğini ifade etti.   AK Parti göreve geldiğinde ülkede olağanüstü halin olduğunu anımsatan Erdoğan, "Ama fabrikalar sorunluydu, iş yerleri sorunluydu. Kimse doğru dürüst ekonomik olarak durumunu düzeltemiyordu ve bize Güneydoğu'da şunu söylediler; 'Ne olur olağanüstü hali kaldırın.' Geldiğimizde, Abdullah Bey'in başbakanlık dönemiydi, bir ayda olağanüstü hali kaldırdık ama ortada öyle bir sıkıntı vardı. Uzun yıllar olağanüstü hal vardı. Şimdi ise daha dün bir bugün iki. Dedik ki olmaz. Biz olağanüstü hali ülkemizin huzuru için şu anda uzattık, uzatıyoruz." diye konuştu.  

"O eli kırmak boynumuzun borcu"

Erdoğan, "Tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet" sözünü Rabia işaretiyle sembolleştirdiklerini anımsatarak, konuşmasına şöyle devam etti:   "Bu dört ilke istiklalimizin ve istikbalimizin teminatıdır. Şimdi bu, tüzüğümüze aynen böyle girmiştir. Tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet. Her kim bunlardan herhangi birine sataşırsa doğrudan milletimizin namusuna, şerefine, haysiyetine el uzatmış demektir. Önemli olan kimsenin bu değerlerimize el uzatamamasını sağlamaktır. Şayet bu densizliği yapan olursa da o eli kırmak boynumuzun borcudur."


0 Yorum

Yorum Yaz