Nasıl Bir Cemaat?

Furkan Nesli Dergisi’nin 88. sayısında yer alan, Rumeysa Sarısaçlı Hocahanım’ın eski diyanet işleri başkanı Mehmet Görmez’in “Bir cemaat kendisini ümmetin bir tuğlası olarak görüyor ise elini öpmek lazım...” demesi üzerine kaleme aldığı Furkan Vakfını ve Alparslan Kuytul'u anlattığı makalesinin ilgili kısmını istifadenize sunuyoruz.

Nasıl Bir Cemaat?
01 Şub 2019 10:00:00

NASIL BİR CEMAAT?

Eski Diyanet işleri başkanı Mehmet Görmezin 'eli öpülesi cemaat' tarifi üzerine yazılmış bir yazı...

       Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, “Bir cemaat kendisini ümmetin bir tuğlası olarak görüyor ise elini öpmek lazım. Birliğe hizmet ediyorsa, tefrikaya girmiyorsa, İslam’ın kürsüsünü bölmek ve parçalamak için kullanmıyor ve dilini tekfir kılıcı olarak kullanmıyorsa saygı duymak lazım. Bizi birleştirecek adalettir, ahlaktır”1 dedi.
       Furkan Vakfının kurucusu ve hocası Alparslan Kuytul Hocaefendi daim ümmetin birliğini beraberliğini düşündü… Ümmetin ve ülkenin birliğini beraberliğini sağlamak için, çeşitli zamanlarda çeşitli konularda açıklamalarda ve uyarılarda bulundu.

*Tekfircilik ümmeti birbirine kırdırma projesidir dedi şiddetle reddetti. ‘Görevimiz kimseyi tekfir değil; davettir’ dedi.

*Şia’yı tekfir etmedi. Şii- sünni kardeşliğini vurgulayarak mezhep çatışmalarını önlemeye çalıştı. ‘Şiayla ehli sünnet arasında ihtilaflı mevzular vardır; bunlar, ilim meclislerinde, alimler tarafından konuşulup, tartışılmalıdır’ dedi.

*Türk- Kürt kardeşliğinin Kur’an’ın hakemliğinde gerçekleşeceğini, İslam’ın herkese verdiği haklar tesis edildiğinde kardeşliğin sağlanacağını ‘Kur’an hakem olsun; silahlar sussun; kardeşlik oluşsun’ sözleriyle haykırdı. Kürdistan kurma projelerini, ümmeti, bir parçaya daha bölmek olarak gördü ve ‘bu oyuna gelinmesin’ dedi.

*IŞID vs. gibi yapıların Amerikan projesi örgütler olduğunu, bunların İslamcı, heyecanlı gençleri çatışma bölgelerine çekip telef ettiğini söyledi. Özellikle bu örgütün ilk çıktığı günlerde – İslami kesimden kimse böyle söylemezken- yapılan tüm eleştirilere rağmen, hatta ölüm tehditlerine rağmen, gençlerimiz bunlara katılıp da boşu boşuna ölmesin diye büyük bir mücadele verdi.

*Her daim ümmetin ve ülkemizin menfaatlerini düşündü. Rus uçağı düşürüldüğünde ‘nasıl yaparsınız!’ dedi. Gerek Müslüman komşularımızla, gerekse de diğer komşularımızla sulh içerisinde yaşamamızı, düşman sayısını arttırmanın gücümüzü azaltacağını söyleyerek, siyasileri yüksek perdeden uyardı…

*Irak savaşında Amerika’ya destek veren hükümeti defalarca uyardı. ‘Iraklılar bizim Müslüman kardeşimiz, bu yaptıklarınızı nesiller boyu unutmazlar; kâfiri Müslümana tercih ederseniz Allah ile aranızda bağ kalmaz!’ dedi… 2 milyon insan öldü… Irak bitti… Ve Türkiye’nin Amerika’ya desteği unutulmadı, unutulmayacak…

*Yine Suriye meselesinde defalarca uyardı… Bunun bir bahar olmadığını, Suriye’deki ayaklanmaların sonuç getirmeyeceğini, Türkiye’nin Suriye politikasının yanlış olduğunu, yangına körükle gitmek olduğunu anlattı durdu. Dinlemediler… 1 milyon insan öldü. 10 milyon insan evinden- yurdundan- geleceğinden oldu; Suriye daha 50 sene belini doğrultamayacak derecede kayba uğradı.

*En az 5 yıldır da ‘cemaatleri bitirme projesi’ konusunda gerek hükümeti, gerekse de İslami camiayı uyarıyor! Hükümete ‘Sen bu cemaatler, tarikatlar vesilesiyle iktidar oldun. Bunların bitmesi, senin bindiğin dalı kesmendir. Böylece esasında seni de bitirmek istiyorlar’ diye uyarılarda bulundu. Cemaatlere de ‘Eğer sesinizi çıkarmazsanız sıra size de gelecek, bu dev piton yılanı hepinizi yutacak!’ diyerek uyarılarda bulundu…

            Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin yaptığı tüm bu ve buna benzer İslami ve kaygılı açıklamalar, ümmetin ve ülkenin birliğini muhafaza, tefrikayı önleme ve dertop olmamızı sağlama kaygısıyla yapılmış açıklamalardır. Bu açıklamalar bizi tekfirle, mezhepçilikle, ırkçılıkla, cemaat düşmanlığı ile bölmeye çalışanlara karşı, canhıraş bir mücadelenin ispatı niteliğinde tarihi açıklamalardır. İşte bu ümmetin ve ülkemizin menfaati için çalışan, konuşan, gece- gündüz dertlenen bir kanaat önderi ve âlim hapsediliyor. Esasında buradan şu anlaşılıyor ki, birileri ümmet de memleket de belini doğrultmasın istiyor…

            Yukarıdaki değerlendirme gerçek verilere dayalı (Alparslan Kuytul Hoca'nın tüm bu konulardaki görüşleri, konuşmaları detaylı bir şekilde internette- youtube videolarıyla- mevcut) tarafsız reel bir değerlendirmedir... Eski Diyanet işleri başkanı Mehmet Görmez ‘Böyle bir cemaat eli öpülesi bir cemaattir’ demişti. Şimdi, Alparslan Kuytul Hoca ve cemaati eli öpülesi değil midir?

            Cemaatlere mercek tutanlar ve bu konuyu hakkaniyetli bir şekilde kritik edip değerlendirenler, belli şartlara haiz cemaatlerin kalması gerektiğini savunuyorlar. Bu şartlar, yerli- milli olma, denetlenebilir olma, eğitim konusunda hurafelerden arınmış, sahih kaynaklara dayalı İslami eğitim gibi şartlar… Bunların hepsi kabul edilebilir makul şartlardır. Yerel bir hareket olma, dış bağlantılı olmama topluma güven verecektir. Mali denetim elbette olmalıdır; zaten de olmaktadır. Ancak devlet bunu daha sıkı hale getirebilir; buna da hakkı vardır.

            Ancak bir zihniyet var ki ona göre, şartların yerine getirilmesinin de bir önemi yok. Bu zihniyet, bazı durumları bahane ederek, tüm cemaatleri, esasında tüm İslami faaliyet ve çalışmaları bitirmek istiyor. İslam’dan rahatsız bir zihniyet… İslami kesimin bu zihniyetle işi zordur… Ancak bir iş ne kadar zorsa, eğer zora sabredilir ve yola devam edilirse, sonuç da o kadar hayatî ve güzel olacaktır. Yani ülkemize hayat verecek güzelliklere ulaşmak için her türlü zorlukla mücadele etmeye değer; değecektir (biiznillah).



0 Yorum

Yorum Yaz