Rumeysa Sarısaçlı: Siz buraya bir saat dayanabilir misiniz?

Eğitimci-Yazar Rumeysa Sarısaçlı Hocahanım geçtiğimiz Cumartesi günü bayanlara yönelik gerçekleştirdiği tefsir dersi sonrası kendisine yöneltilen bir soru üzerine cezaevlerinin ağır şartlarından bahsetti.

Rumeysa Sarısaçlı: Siz buraya bir saat dayanabilir misiniz?
07 Ağu 2018 10:44:52
Rumeysa Sarısaçlı Hocahanım geçtiğimiz Cumartesi günü tefsir dersi sonrası kendisine yöneltilen; "Cezaevlerindeki koşulların kötü olması son zamanlarda birçok haber sitesi tarafından haber yapılmasına rağmen yetkililerin bu sorunlara çözüm üretmemelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna verdiği cevapta cezaevinin ağır şartlarından bahsederek hüküm giymemiş olanlara dahi bunun yapılmasının büyük bir zulüm olduğunu vurguladı. Suçu ispatlanmamış tutuklular için, "Bu insanları zindana atmanın ötesinde envai çeşit sıkıntı neden yaşatılıyor?" diyen Hocahanım adaletin sarsıldığını bu şekilde ülkeye zarar verildiğini dile getirdi.

Hocahanımın açıklamaları şu şekilde;

Suçu ispat edilmemiş insanlara bu zulüm neden yapılıyor?
Gerçekten yaşamayan bilmez. Cezaevlerinin durumu içler acısı. Birçok kişi orada çok normal bir hayat olduğunu zannediyor. Şu anda o kadar çok insan dolduruldu ki içeri, şartlar o kadar ağırlaştırıldı ki, yaşanacak gibi değil. Yani afedersiniz hayvanlar orada yaşayamaz. Ben diyorum, şu hayvanların yaşadığı ahır var ya, şu anda o hapishanedeki koğuşlara göre saray gibidir. Koğuşlar havasız. 15 kişilik odada 45 kişi kalıyor. Balık istifi gibi. Üç katlı ranzalarda, tek kişilik, küçücük olan her bir yatakta şu an 3'er kişi yatıyor. Bunu direkt yatanlardan duyuyoruz yani öyle kafadan konuşmuyoruz. Hatta bazı koğuşlarda saatlik yatış var. Nöbet nöbet. Üç saat falan kişi, üç saat filanlar. Bu nasıl bir zulümdür? Bu insanlar suçsuz. En azından kanunlara göre suçu ispat edilmemiş, tutuklu. Sen buna bir hüküm vermemişsin daha. Şu, şu delillerle bu suçludur da diyememişsin daha. Dolayısıyla bu insanlara bu zulüm niye yapılıyor? Sanki suçlu gibi, peşin peşin bir sürü ceza niye veriliyor? Bu insanları zindana atmanın ötesinde envai çeşit sıkıntı neden yaşatılıyor? Bunlar insan. Bu nasıl bir adalet anlayışıdır? Benim aklım almıyor.
Adalet mülkün temeli demiş Hz.Ömer. Siz mülkü yıkıyorsunuz. Siz ülkeyi temelden sarsıyorsunuz. Siz memlekete çok zarar veriyorsunuz. Adaleti sağlamadıkça bir ülkenin sağlam kalması mümkün değildir.

Sen bir gün oraya gir bakalım nefes alabilecek misin?   O kadar ağır şartlar ki; mesela Adana’da 40 derecelik sıcaklıkta, 45 kişi küçücük bir pencerenin olduğu ve havanın gelmediği bir koğuşta kalabiliyor, bu insanlar bu durumda ölürler. Hastalanıp, kanser olanları duyuyorsunuz, bunlar boşuna değil. 45 kişinin kaldığı koğuşlarda tek bir kişinin bile sigara içmesi sıkıntı olur ki bir sürü kişi sigara kullanıyor. Sigara içen ile içmeyen ayrılmıyor. Tutuklu ile hükümlü, şu suçlu ya da bu suçlu diye ayrılmıyor hepsi tek bir odaya dolduruluyor. Bu nasıl bir anlayış? Bu nasıl bir düzensizlik? Bu kadar düzensiz cezaevi sistemi olur mu? Velev ki suçlu, siz bunu orda ıslah etmiyor daha fazla öfkelendiriyorsunuz, kendinizden nefret ettiriyorsunuz. Oraya giren insan “lanet olsun bunlara” diyerek öfkeyle çıkıyor. Buralar ıslah etme yerleri mi yoksa perişan etme, nefret ettirme, öfke kazandırma yerleri midir, ben anlayamıyorum. Bir çözüm üretmiyorlar aksine, sıkıntısını veyahut cezasını çeksin diyorlar. Belki cezası olmayacak bu insanların. İki sene sonra yargılıyorsunuz, sonra suçsuz olduğu anlaşılıp serbest kaldığında, iki yıl boyunca çektiği çileleri kim telafi edecek? Bu nasıl bir insanlık? Sen bir gün oraya gir bakalım nefes alabilecek misin?

Bu durumu ifade eden bazı örnekler anlatılır;
Osmanlı padişahlarından biri şehzade iken hiçbir suçu olmadığı halde hocası gelip ona yumruk atıyor ve sebebini söylemiyor. Yıllar geçiyor ve o şehzade padişah olduğunda hocası “attığım yumruğu hatırlıyor musun?” diye soruyor. Şehzade “hiç unutmadım ki siz bana o yumruğu zulmen attınız” diyor. Hocası “ben o yumruğu sana boşuna atmadım, zulmün acısını hiç unutma ve kimseye de zulmetme diye attım” diyor.

Zulmün acısı, zalimin attığı tokat unutulmaz. Mazlum da Allah da unutmaz. O mazlumun yakınları da unutmaz. Benim akrabama böyle yapmışlar şeklinde 50 -100 sene konuşulur. Maalesef bu ağır şart ve koşullar insanların umurunda değil.

Rumeysa Sarısaçlı Hocahanımın da konuşmalarında bahsettiğine mukabil olarak öğrenilen bilgilere göre cezaevi şartları hüküm giymemiş insanlara dahi çok ağır şekilde işliyor.
Adana Kürkçüler cezaevinde kalan Furkan gönüllülerinin şartları hakkında yakın zamanda yaptığımız araştırmaya ve ailelerinden edinilen bilgiye göre;   Adana'nın 40 dereceye ulaşan sıcağında 15 kişilik koğuşlarda 45 kişi kalıyor. Böyle bir ortamda birçok kişi sigara içiyor. Gündüzleri rutin havalandırma, sıcakların arttığı öğle saatlerinde yapılıyor. Ve kapılar kapatılarak havalandırma süresince içeriye giriş engelleniyor. Geceleri tek kişinin yatabileceği yataklarda iki-üç kişi yatmak zorunda kalıyor. Dolayısıyla dönüşümlü olarak nöbetleşe kullanılıyor.
Koğuştaki bu şartlar sonucu içeride bulunanların vücutlarının çeşitli yerlerinde yara çıktığı öğrenildi.
Ailelerin aktardığına göre koğuşlar sürekli değiştiriliyor ve görüşler sadece 10 dk yapılabiliyor.
Ayrıca içeride bulunanarın ibadetlerini yapabilecekleri yeterli ortam bulunmadığı, hatta namaz için tek kişinin kılabilceği kadar alan olduğu gelen bilgiler arasında.


0 Yorum

Yorum Yaz