Rumeysa Sarısaçlı Yazdı: Cemaatle Gelen Rahmet

Rumeysa Sarısaçlı Hocahanım’ın Furkan Nesli Dergisi 30. sayıda kaleme aldığı, akli ve nakli delillerle cemaat olmanın öneminden, cemaat olmak suretiyle hem ülkemize hem Ümmet-i Muhammed’e gelecek olan rahmetten bahsettiği ‘Cemaatle Gelen Rahmet’ başlıklı yazısını istifadenize sunuyoruz.

Rumeysa Sarısaçlı Yazdı: Cemaatle Gelen Rahmet
22 Tem 2018 20:48:13

İşte Furkan Nesli Dergisi’nde yer alan ‘Cemaatle Gelen Rahmet’ başlıklı yazı;

Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “El cemaatü rahmetün ve’l firkatu azab” yani “Cemaatte rahmet, ayrılıkta azap vardır” (Ahmed bin Hanbel, Müsned, 4) buyuruyor. Milyonlarca parçaya bölünmüş ümmetin derli toplu olmasını sağlamanın en önemli basamağı olan cemaat çalışması, dünya-ahiret, rahmeti celbedecek bir çalışmadır. 

Gerek Kur’an-sünnetin  “birlik olun” mesajının pratikte nasıl olacağını anlamayanlar, gerekse de mantıklı düşünceden mahrum olan bazı insanların, sözde ümmet namına- vahdet namına cemaatleşmeyi reddetmeleri akıl kârı değildir. 1,5 milyar İslam âlemini sanki ellerinde sihirli bir değnek varmış gibi cemaat olmadan, teşkilat kurmadan, düzenli bir eğitim vermeden sadece ‘vahdet’ sözcüğü ile bir araya getirmeye çalışanlar – aslında bunun hayalini kuranlar- bu birliği sağlamayı başaramayacaklardır. Bu mantıksız hayallerin peşinden gidenler, bırakın ümmeti bir araya getirmeyi, cemaat olmayı reddederek, ümmetin daha da parçalanmasına yol açmaktadırlar.

Vahdetin ve ittifakın gerçekleşebilmesi, Rabbanî metod ile hareket eden cemaat çalışmalarıyla mümkün olacaktır. Çünkü tefrikayı oluşturan en önemli sebep, hareket metodundaki farklılıklardır. Tefrikayı oluşturan sebep ortadan kalktığında, vahdet doğal olarak zaten gerçekleşecektir.

Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in “cematte rahmet vardır” sözünün de tecellisiyle, Rabbanî metod ile hareket eden bir cemaatin güçlenmesi her yönden rahmeti ve bereketi celbedecektir.

 Cemaatin sağlayacağı rahmete birkaç örnek:

Cemaat, ümmet olmamızın önünde en büyük engeli oluşturan ve bizi milyonlarca parçaya bölen ferdiyetçiliği yok eder. ‘Ben’ demeyi bıraktırıp ‘biz’ demeyi öğretir. Tek başına bir damla olup kuruyup gitmektense, cemaate karışıp göl olmayı, ırmak olmayı sağlar. Enaniyetten uzaklaşan insanlar bir araya geldiğinde zamanla, benceler bir kenara bırakılacak ve yol birliği, hedef birliği sağlanacaktır. Tesadüfen bir araya gelmemiş olan bu topluluk, belli ilkeler çevresinde kümelenen, bilinçli bir topluluk olacaktır.          

Cemaat, nakıs olan insanlardan kâmil işlerin çıkabilmesinin yoludur. Nakıs olan insanoğlunun tek başına, büyük ve kâmil işler yapması mümkün değildir. Ancak cemaatin içerisinde olunduğunda yarım işler birleşince tüm olur, birler bir bakarsın bin olur. Herkes Hz. İbrahim değildir ki! Allah Azze ve Celle Hz. İbrahim için “İbrahim tek başına ümmetti” (Nahl:120) der. Hz. İbrahim’in çok özel bir insan olduğunu, tek başına bir insan iken sayısız badireler atlattığını, her imtihana sabrettiğini, bir kişi ama sanki milyon olduğunu dünya âleme ilan eder. Bir büyük peygamber için böyle bir hitap yerini bulan bir hitapken, bu kadar eksik ve noksanımıza rağmen tek başımıza kâmil işler yapmak ve ümmete derman olabilmek, bizim için mümkün değildir. Hatta yine ulul azm peygamberlerden olan Hz. İsa as bile  “Allah yolunda yardımcılarım kimdir?” (Ali İmran:52 )diyerek, havarilerinin kendisine yardım etmelerini istemiştir. Elmalılı bu ayeti tefsir ederken ‘Koskoca Hz İsa bile adeta, cemaat olmazsa, destekleşme olmazsa başarı olmaz diyerek, cemaat olmak istiyor’ der.   

Cemaat, tembelliğe temayüllü olan insanoğlunu çalışkan yapar. Özellikle de hedefi büyük olan ve disiplinli çalışmayı şiar edinmiş bir cemaatte, hizmet ehlinin tembellik yapması çok zordur. “Şeytan bir kişiye yakın iki kişiden uzaktır” (Tirmizi: Fiten,7) buyurur Efendimiz. İnsanoğlu tabiatı ve acziyeti gereği insanlarla bir arada yaşamaya muhtaçtır. Çünkü tek başına kaldığında gaflet ve tembellikten kurtulamamaktadır. İşte bu noktada cemaat, tüm bu tembellik halini üzerimizden atmamıza ve işe koyulmamıza sebep olmaktadır. İnsan etrafında hizmet eden, koşuşturan, ibadet eden insanları gördüğünde kendine gelir: ‘Benim cennete girmeye ihtiyacım yok mu? Benim cehennemden kurtulma mecburiyetim yok mu?’ diyerek silkinir. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir hadisi şerifte cemaati sopaya benzetmektedir. (Müslim,Kitabul İmare) Evet, cemaat sopadır; insanı dürter. Hadi kalk! İşin çok, zulüm çok, kafir çok! Vaktin az, gücün az, sayın az! der. Evet, cemaat sopadır; zayıfa destektir. İnsan cemaatte olduğu müddetçe dökülmez, düşse de kalkar. Cemaat sopa gibi, baston gibi gerek mensuplarıyla gerekse de manevi atmosferiyle onu ayakta tutar.

Cemaat, bereket sağlar. Rabbimiz Teâlâ  “Her nefis kazancına bağlıdır,  Ashab-ı yemin müstesna (onlara yaptıklarının dışında da sevap vardır)” (Müddessir: 38-39) buyurur. Yani yeminleşenler, biatleşenler, bu davayı hâkim kılmak için bir araya gelip söz verenler, ellerini – güçlerini-gönüllerini birleştirenlerin elde edeceği sevap da dünyevi netice de aynı olmayacaktır. Cematle kılınan namaza bile 27 kat sevap veren Rabbimiz Teâlâ, ondan çok daha zor olan cemaatle yapılan hizmetlere çalışmalara kat be kat sevap ve bereket vermez mi? Denilir ki “meşakket arttıkça sevap artar.” Cemaat içerinde hizmet etmek, ferdi hizmet etmekten, bazı açılardan çok daha zordur. Ferdi çalışanlar yorulunca durur, ama cemaat ehli yorulsa da durmaz, durmasına müsaade edilmez. Ferdi çalışanlar canları hizmet yapmak istemediğinde yapmazlar, cemaat ehli ise canı istese de istemese de hizmetine devam eder. Fert olarak çalışan kendisine bir zarar gelmesin diye düşünür-kaygılanır, cemaat ehli ise kendinden önce cemaatini düşünür, hatta ‘cemaatime bir zarar geleceğine bana gelsin’ der.

Cemaat, İslam medeniyetinin bir numune-i imtisali olarak sadece fertleri değil toplumları da kendine çekmeyi hedef edinir. İslam’ın (mümkün mertebe) her yönüyle yaşandığı, İslam medeniyetinin muhteşem atmosferinin nispeten de olsa oluşturulduğu cemaat çalışmasında, toplumlar etkilenecek ve bir süre sonra fevc fevc katılımlar olacaktır. (inşallah) Bu topyekun katılımları tek başına hizmet eden bir ferdin gerçekleştirmesi mümkün değildir. Çünkü toplumları fertler değil, cemaat halinde çalışan topluluklar etkileyebilir.

Cemaat çalışması Allah’ın yardımını da çektiğinden dolayı rahmeti bereketi bol bir çalışmadır.  Allah’ın Rasulü: “Allah’ın eli cemaatle birliktedir.” (Tirmizi:Fiten 7) “…Allah’ın yardımı cemaatle birlikte olanlaradır.” (Nesai,Bab 6) “Allah’ın rahmet ve kudret eli cemaat üzerinedir” buyurmuştur. Bu konu ile ilgili olarak Muhterem Hocamız da; “Tek bir ağaç rahmeti çekmiyor ki! Orman olacacaksın da rahmet yağmurları sağnak-sağnak yağacak” buyurmaktadır. Şu bir gerçektir ki, Ümmeti Muhammedi içine girdiği girdaptan, envai çeşit zulüm ve entrikadan, üzerinde tatbik edilen büyük ve çetrefilli projelerden kurtarmak, Allah’ın yardımı ve desteği olmadan mümkün değildir. Şayet görevimizi yerine getirir cemaat olur ve bu cemaatin de kıymetini bilirsek, O’nun yardımı gelecektir. Sadece O’nun yardımının gelmesi değil, yardımın geleceğini bilmemiz dahi şevkimizi, ümidimizi ve sabrımızı arttıracaktır.

Cemaat çalışmasının içerisinde görev almak, bizi ahirette de mesrur ve mamur eyleyecektir. (inşallah) Ehli cemaate verilen Rahmetin en büyüğü ahirette gerçekleşecektir. (inşallah) Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunun müjdesini şu hadisiyle veriyor: “Kim iman selameti ile ölüp, cennetin tam ortasında olmak istiyorsa, cemaata yapışsın.” (Tirmizi, Fiten) Rabbimiz Teâlâ da şöyle buyuruyor: “Allah kendi yolunda, kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak savaşanları sever.” (Saf Suresi: 4) Hatta bazı âlimlerimiz “cemaat üzere olmadan ölenin, cenneti kazanması şüphelidir” demişlerdir. Özellikle de cemaat halinde çalışmanın önemini, ümmete faydasını anladıktan, delilleri kavradıktan sonra, hala fert olarak çalışmaya devam edenler veya cemaatten ayrılanlara, Rabbimiz Teala ciddi uyarılarda bulunmaktadır: “Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. Böyle davrananlar için büyük bir azap vardır.” (Ali İmran: 105)

Defaatle şunu söylemek istiyorum ki, cemaat halinde çalışmak, Rabbimizin rahmetini de celbetmesiyle, ümmet olabilmemizin yegâne yoludur. Cemaat dahi olamayanların ümmet olabilmeleri hayaldir, ütopyadır, gayrı mantıki bir istektir. Bizim ütopyalarla avunacak, oyalanacak ne vaktimiz vardır, ne de takatimiz. Allah Azze ve Celle bu ümmete peygamberleri örnek göstermiştir ki, o peygamberler, cemaat-teşkilat oluşturmuşlardır. Allah Azze ve Celle insana akıl vermiştir ve bu akıl da adeta bağırmaktadır: Düzenli, sistemli, disiplinli bir cemaat oluşturmazsak başarı hayal! İslam’ın cemaatleşmeye verdiği önemi hala anlamayanlar, hiç olmazsa düşmana bakıp, Muhterem Hocamızın akıllara dank eden sözünü aklına getirerek, hak bir cemaate dört elle sarılmalıdırlar. Muhterem Hocamız der ki: “Düşman fert olarak mı çalışıyor ki biz fert olalım ve cemaat oluşturmayalım?” Düzensiz teşkilatsız milyar olsak çer çöp mesabesinde kalırız, düzenli, teşkilatlı sayıca az da olsak Allah’ın izni ile milyara denk olabiliriz.

 



0 Yorum

Yorum Yaz