Toplumsal Değişimin İlahi Yasaları-1

Yazar: Alparslan Kuytul Hocaefendi Tarih: 01 Nis 2017

Kullarına doğruyu ve doğruyu hâkim kılmanın, toplumu değiştirmenin yasalarını öğreten Allah’a hamd; Allah’ın toplumsal değişim yasalarına göre mücadele eden ve böylece dünyanın en büyük devrimini gerçekleştiren yüce Peygamberine salât-u selam; bugün sünnetullahı tespit edip ona göre mücadele verme ve toplumda hayırlı değişimler gerçekleştirme gayreti içinde olan kardeşlerime selam olsun.

Allah Azze ve Celle bâtılın hangi yöntemle yıkılacağını ve hakkın hangi yöntemle inşa edilebileceğini bize kitabı ile öğretmektedir. Kur’an-ı Kerim bir yönüyle yıkma, bir yönüyle yapma projesidir. Allah, kitabıyla toplumlar üzerindeki sünnetini yani toplumsal değişim yasalarını ortaya koyar. Ona göre davranılmış olsaydı bâtıl çok daha kısa süre içerisinde yıkılacak, yerine hak gelecekti. Fakat sanki Kur’an toplumsal değişimin nasıl gerçekleşeceğini bize bildirmemiş gibi Müslümanlar kendi bildikleri şekilde yollar ortaya koymaktadırlar.

Kur’an’ı toplumla ilgili ilahi yasaları anlama niyetiyle değil sadece inanç, ibadet, ahlak esaslarını yahut helal ve haramları anlatan bir kitap olarak okuyunca, hareketin ne şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini anlatan bir kitap olarak bakmayınca o yasaları Kur’an’da görmek mümkün olmaz. Kur’an’daki ilahi yasaları görmek maksadıyla O’nu okursanız işte o zaman anlayabilirsiniz. Kur’an’daki ilahi yasaları anlayabilmek için Hz. Peygamberin sünnetini anlamak da gereklidir. Çünkü Hz. Peygamberin sünneti, Allah’ın sünnetlerini de ortaya koyar. Çünkü O, Allah’ın Rasulü’dür. Kendi heva ve hevesinden konuşmaz ve nefsinden bir şey yapmaz. Dolayısıyla Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in hangi yasalara göre davrandığına dikkatle bakar ve sünnetini dikkatle inceleyecek olursak Allah Azze ve Celle’nin sünnetinin de ne olduğu anlaşılır. Yani Kitaba ve Hz. Peygamber’e bakmak suretiyle Allah’ın toplumlara koyduğu yasaları görmek ve anlamak mümkündür. Kur’an sürekli olarak Hz. Peygamberi mücadelesinde yönlendirir ve yol gösterir. Allah Azze ve Celle bu şekilde şunu söylemek ister; ‘Ey Rasulüm benim sana göstermiş olduğum şekilde, o ilahi yasalara bağlı kalmak suretiyle bâtılı yıkabilirsin ve ancak o şekilde yıktığın zaman bir kıymeti olur. Kendi bildiğin şekilde davranacak olursan hem bâtılı yıkman mümkün olmaz, hem de mümkün olsa bile Allah katında bir kıymeti olmaz.’ Allah, kendi koymuş olduğu yasalara göre yapılmayan mücadeleyi ve stratejileri reddeder.

Kur’an’ı Okurken Toplumsal Değişimin İlahi Yasalarını Görme Niyetiyle Okumayanlar, Toplumsal Değişim İçin Kendilerince Birtakım Metot ve Stratejiler Ortaya Koyacaklardır

İlahi yasaları görme niyetiyle okumayanlar, Kur’an’da kendi görüşlerini okuyacaklardır. İlahi yasaları anlama niyeti olmayanlar kendi kafalarına göre birtakım metotlar ortaya koyacaklardır. Allah bize kitabıyla anlattığı ve hangi yasalara göre toplumları değiştirdiğini söylediği halde, biz sanki elimizde Allah’ın kitabı yokmuş gibi kendi kafamıza göre toplumları değiştirmeye kalkışırsak işte o zaman o hesap Bağdat’tan dönecektir. İkbal’in ifade ettiği gibi ‘Bir millet ki Kur’an’a sahip olsun sonra isteksiz, zevksiz olsun. Hayret, yine hayret, yine hayret ona olsun’. Ben de derim ki; bir millet ki Kur’an’a sahip olsun, elinde toplumların değişiminin hangi yasalara bağlı olduğunu anlatan bir kitap olsun ve sonra o millet metotsuz ve stratejisiz olsun. Hayret, yine hayret, yine hayret ona olsun… Bir millet ki elinde Kur’an olsun, firavunlar, nemrutlar nasıl devrilmiş onu Kur’an’da okumuş olsun, sonra Kur’an dışı bir takım metotlar ortaya koysun. Hayret, yine hayret, yine hayret ona olsun! Hem de yazıklar olsun!

Bir çiftçi eğer tohumla, toprakla ilgili yasaları bilmezse başarılı olabilir mi? Tohumu, toprağı tanımayan, havayı, güneşi, bitkinin özelliklerini bilmeyen bir çiftçinin başarılı olması mümkün olmadığı gibi ilahi yasaları bilmeyen ama buna rağmen toplumu değiştirmek isteyenlerin de başarılı olması mümkün değildir. Yer çekimi kanununu bilmeyenlerin uzaya gitmesi mümkün olmadığı gibi aynı şekilde toplumların değişim yasalarını bilmeyenlerin de yıllarca faaliyet yapsalar bile hedeflerine ulaşmaları mümkün değildir. Böyle bir şey nasıl mümkün olabilir ki? Siz yer çekimi kanununu, tohumla – toprakla ilgili kanunları değiştirebilir misiniz? Yapmanız gereken şey o kanunları tespit etmek ve ona göre davranmaktır. Aksi halde başarılı olamazsınız.

Kur’an Bir Tarih Kitabı Gibi Okunuyorsa, Elbette İlahi Yasaları Anlaşılmayacaktır

Kur’an bir tarih kitabı gibi okunuyorsa, elbette toplumlarla ilgili ilahi yasaları anlaşılmayacaktır. Allah, geçmiş milletlere neden ve hangi suçlar işlendiğinde azap ettiğini, peygamberlerine hangi şartlar oluşunca yardım ettiğini ve toplumsal değişimin gerçekleştiğini bize Kur’an’da anlatıyor. Aynı kanunların bugün de geçerli olduğunu bildirmek için anlatıyor. Kur’an tarih bilgisi vermiyor, Allah’ın yasalarını anlatıyor. Bugün maalesef kâfirler, tarih biliminin yardımıyla ilahi yasaları tespit ederken; yeryüzünde ezilen, ayağa kalkmak ve İslam medeniyetini kurmak zorunda olan Müslümanlar o yasaları merak etmiyor, araştırmıyor, kafa yormuyor. Cevdet Said’in de ifade ettiği gibi: “Bu zamanda canını verebilecek gençlerimiz var. Belki malının tamamını ver deseniz, verecek olan samimi insanlarımız var. Ama gel burada şu rahlenin önünde 5-10 sene otur, önce şu işin ilmini öğren deseniz, o rahlenin karşısına oturacak, 5-10 sene diz çökecek adam neredeyse bulamazsınız.” İşte ondan dolayıdır ki hedefe varılamıyor.

Felsefede, ‘aynı şartlar oluştuğu müddetçe aynı sebepler aynı sonuçları doğuracaktır’ diye bir görüş vardır. Buna ‘Determinizm’ denir. Eğer Allah Azze ve Celle müdahale etmezse, elbette ki aynı sonuçlar ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla Müslümanların tarihi de bilmeleri icap eder. Bilimden de istifade etmeleri gerekir. Bugün dünyayı eline geçirmiş olan süper güçler toplumları nasıl idare ediyorlar? Daha evvel dünyanın süper gücü olan, altı asır boyunca dünyada dediğini yaptırmış olan Osmanlı, acaba hangi ilahi yasalara bağlı kalarak dünyanın en büyük gücü durumuna gelmişti? Bu noktalara kafa yormayanlar elbette ki bu yasaları tespit edemeyeceklerdir. Sadece dua edecekler, namazlarında ellerini kaldıracaklar ‘Ya Rabbi! İslam Medeniyetini nasip et’ diyecekler, başka bir şey yapmayacaklardır. Hâlbuki onların içerisinden fikir işçileri bu işin yasalarını tespit etmeli ve diğerleri de o yasalara göre çalışmasını yapmalıydı.

Allah’ın Sünnetinde Asla Bir Değişiklik Bulamazsınız

“ وَلَن تَجِدَ لِسُنَّةِ اللَّهِ تَبْدِيلًا Allah’ın sünnetinde asla bir değişiklik bulamazsın.”1 Yani Allah Azze ve Celle toplumlara uyguladığı ilahi yasalarda hiçbir değişikliğe gitmez, böyle bir değişikliğe ihtiyaç da olmaz. Çünkü değişiklik ya hata yapınca ya görüşü değişince ya da gücü yetmediğinde gerekli olur. Bunların hiç biri de Allah Azze ve Celle için söz konusu olamaz. Nasıl ki Hazreti Âdem zamanında yer çekimi vardı, bugün de var, yarın da olacaktır. Aynı şekilde o gün Allah, hangi yasalara göre toplumları helak ediyorduysa bugün de aynı yasalar geçerlidir. Bazı insanların Allah’ın sünnetini değiştirmelerine Allah’ın müsaade etmesi mümkün değildir. Dolayısıyla Allah’ın sünnetini anlamak zorundayız.

Allah’ın sünneti demek Allah’ın âdeti demektir. Her zaman başvurduğu, bağlı kaldığı kanun demektir. Allah o kanunları tespit edelim ve ona göre davranalım diye bize bu kanunların değişmeyeceğini bildirmektedir. O halde yeryüzünde değişiklik yapmak isteyenler, batı medeniyetinin zulmünden kurtulmak isteyenler, bu yasaları tespit etmek zorundadırlar. Aksi halde başarılı olamayacaklardır. Başarılı olamadıkları için de ümitsizliğe kapılacak; ne yaparsak yapalım olmuyor diyecek ve tembelleşeceklerdir. Hâlbuki ilahi yasalara uygun davranmamışlar, tohumu, toprağı, yağmuru, güneşi, mevsimi, hava şartlarını dikkate almamışlar ve tabiata konulmuş hiçbir yasaya bağlı kalmamışlardır. Sadece iyi niyetleri vardır ve iyi niyetle davranmakla hiçbir şeyi halledememişlerdir. Eğer toplumsal değişim yasalarını dikkate almadan sadece iyi niyetle ve dua etmekle toplumlar değişecekse o zaman Allah neden değişim yasalarını koymuştur?

Kur’an bize “tüm dünyada fitne kalmayıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın”2 buyurmuyor mu? Mademki Kur’an bize bütün dünyayı hedef olarak gösteriyor o halde nasıl olur da bütün dünyada İslam’ın hâkimiyetinin sağlanabilmesi için gerekli olan toplumsal değişim yasalarını bize öğretmemiş olabilir? ‘Allah bize böyle bir görev verecek ve sonra bizi görevimizle baş başa bırakacak, ne yaparsanız yapın diyecek’ böyle bir şey mümkün müdür?

Elimizde bize nasıl mücadele edeceğimizi öğreten, toplumların değişmesinin hangi yasalara bağlı olduğunu öğreten Kur’an gibi bir kitap olduğu halde, biz o yasaları Kur’an’dan tespit etmezken İslam düşmanları toplumları değiştirme yöntemini tarihe bakmak, ilmî incelemeler yapmak suretiyle tespit edebildiler. Onlar toplumları yönlendirecek projeler hazırlayan toplum mühendisleri yetiştirdiler. O toplum mühendisleri toplumları ve hareketleri nasıl saptırabileceklerini çok iyi biliyorlar. Hâlbuki Kur’an elimizde idi, bizim onlara toplumsal değişimin dersini vermemiz gerekirdi. Onlar hata edebilirler ama Allah’ın kitabında hata olmaz. Müslümanlar bu gözle baksaydılar; toplumsal değişim için Allah’ın hangi yasaları koyduğunu Kur’an’da göreceklerdi.

Allah Azze ve Celle bize Firavunu anlatır. Kasas Suresinde; “Gerçek şu ki, Firavun yeryüzünde (Mısır’da) büyüklenmiş ve oranın halkını birtakım fırkalara ayırıp bölmüştü; onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor, erkek çocuklarını boğazlayıp kadınlarını diri bırakıyordu. Çünkü o, bozgunculardandı. Biz ise, yeryüzünde güçten düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak istiyorduk.”3 buyurur. Firavun kendisine karşı bir güç meydana gelmemesi için halkını paramparça etmişti. Bu Firavunların sünnetidir. Çünkü intikam, merhamet, sevmek gibi duygular insanın fıtratında olduğu gibi aynı şekilde muhalefet ruhu da insanın fıtratında vardır. Bu muhalefet ruhunu bir yerde harcaması gerekir. Allah insana bu muhalefet ruhunu yanlışlara ve firavunî sistemlere muhalefet etsin diye vermiştir. Firavunî sistemler o muhalefet ruhunu başka bir alana sevk etmezlerse, o zaman toplumun kendisine muhalif olacağını bilirler. Onun için bu muhalefet duygusunu birbirlerine karşı kullandırır, toplumu paramparça eder, partilere böler ve bu şekilde toplumu birbirlerine düşman ederler. Hâlbuki toplumun asıl düşman olması gereken o Firavun’dur. Topluluklar, partiler birbirini yerken bu arada Firavun kendisini kurtarmış olur. Bu Firavunların stratejisidir. Buna karşı Allah’ın da bir stratejisi vardır. Allah Azze ve Celle; “Musa’nın annesine: ‘Onu emzir, şayet onun için korkacak olursan, onu suya bırak, korkma ve üzülme… diye vahyettik.”4 buyurur. Bunun manası şu: demek ki firavûni sistemlerin zulümleri artınca ve o ezilmiş olanlar sisteme karşı koyamayacak kadar zayıfsa Allah onların içinden bir Musa yaratır, onunla sisteme muhalif bir hareket meydana getirir, toplumsal değişimi başlatır. İşte bu Allah’ın sünnetidir.

Kur’an-ı Kerim başka bir ayette; “İnkâr edecek olursanız, çocukların saçlarını ağartan bir günde kendinizi nasıl koruyacaksınız?”5 buyurur. Hakiki manaya göre kıyamet anlatılıyor. Yani kıyamet esnasında dağlar hallaç pamuğu gibi atılacak, denizler kaynatılacak, güneş dürülüp ışığı kalmayacak, yıldızlar sönecek, bütün dünyada depremler olacak ve o kadar dehşetli olaylar olacak ki kıyametin bu dehşetini gördüğü anda saçları simsiyah olan bir çocuk ak saçlı ihtiyara dönüşüverecek. Ayetin mecaz manasına gelince; Ey kâfirler ve zalimler! Çocuklar ak saçlı ihtiyara dönüştüğü zaman, yani 60-70 sene sonra saltanatınızı devirecek muhalif bir hareket başladığında siz nereye kaçacaksınız? O hareketten kendinizi nasıl koruyacaksınız? demektir. Bu mecazî manaya göre ayet, batından batına, nesilden nesile inkılâba işaret etmektedir. Yani “El küfrü yedûm ve’z- zulmü lêyedûm”, “küfür devam etse bile zulüm devam etmez” denilmektedir. Zulme ve şirke karşı başlamış bu hareketler Allah Azze ve Celle’nin toplumsal değişim yasalarına göre davranırsa ve toplum da İslam medeniyetine layık olursa elbette ki hedefine ulaşacaktır. Konuya devam etmek temennisiyle…

Kaynak


1. Ahzab, 62
2. Enfal, 39
3. Kasas, 4, 5
4. Kasas, 7
5. Müzzemmil, 17

Paylaş:  
Alparslan Kuytul Hocaefendi
Alparslan Kuytul Hocaefendi
Alparslan Kuytul Hocaefendi 1965 yılında Adana’da dünyaya geldi Ailesi ve çevresinden aldığı dini eğitim ve terbiye ile İslam’ı seven bir çocuk olarak yetişti Henüz ortaokul tahsili esnasında dinini öğrenme ve anlatma gayreti içerisindeydi Lise yıllarına geldiğinde milletinin içerisinde bulunduğu durumu onu daha çok çalışmaya ve İslam’ı tebliğ etmeye yöneltti Yaptığı ...
Yazar Sayfasına Git