Atkı ile yürümek suç değilmiş! Savcılıktan örnek karar

Ankara'da alışveriş yaparken haksızca gözaltına alınan 7 bayan için açılan soruşturma hakkında cumhuriyet savcısı, ilgili delilleri toplayarak kararını verdi.

Atkı ile yürümek suç değilmiş! Savcılıktan örnek karar
17 Oca 2019 16:13:46

Başkent Ankara’da eylem maksadı olmaksızın bir araya gelen 7 bayan ve 2 çocuk, alışveriş yaptıkları bir mağaza önünde terörle mücadele ekipleri tarafından gözaltına alınmış ve içlerinden bir bayanın çantasında çıkan ve üzerinde “Alparslan Kuytul’a özgürlük” ibaresi bulunan atkı sebebiyle bayanların tamamı; “suçu ve suçluyu övmek, kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğiden dağılmama” suçlamalarıyla karşı karşıya kalmışlardı.

O bayanlar hakkında başlatılan soruşturma sonucunda savcılık hazırladığı belgede bayanlara herhangi bir suç isnat edilemeyeceğini delilleriyle ortaya koyarak ‘kovuşturmaya gerek yok’ dedi.

Ankara Cumhuriyet Savcısından Özgürlük Mücadelesindeki Gözaltılar Hakkında Hukuk Dersi Gibi Karar

Cumhuriyet savcısının söz konusu olayda hiçbir suç ve suç unsurunun  bulunmadığını kanıtlarla ortaya koyarak kovuşturmaya gerek görmemesinin, benzer gözaltılar için de örnek teşkil etmesi bekleniyor.

Savcının hazırladığı belge, özgürlük yürüyüşleri düzenlemenin ya da  atkıyla herhangi bir etkinlik yapmanın, Alparslan Kuytul Hoca'ya adalet çağrısında bulunmak için bir araya gelmenin de suç kapsamına girdirilemeyeceğine dair önemli deliller içeriyor.

 

İşte alışveriş yaparken gözaltına alınan bayanlara atılı suç isnadları ve cumhuriyet savcısının herbirine tek tek verdiği gerekçeli cevabı;

 

Soruşturma evrakı incelendi.

Dosya kapsamındaki tespitler ve delillerin değerlendirilmesi olayın 2911 sayılı yasa ve diğer yasal mevzuat açısından değerlendirilebilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ile ifade özgürlüğü kavramının açıklanmasında fayda bulunduğu,

Konuya ilişkin olarak;

TC 1982 Anayasasının 34. Maddesinde;

“Herkes önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.”

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak millî güvenlik, kamu düzeni suç işlenmesinin önlenmesi genel sağlık ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.

 2911 sayılı yasanın 3. Maddesinde de;

“Herkes önceden izin almaksızın bu kanun hükümlerine göre silahsız ve saldırısız olarak kanunların suç saymadığı belirli amaçlarla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” düzenlenmesinin yer aldığı;

Yine anayasanın 25. Maddesinde;

“Herkes düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz düşünce ve kanaatlerini sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz”

26. Maddesinde ise;

“Herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet, resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar bu fıkra hükmü radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayınların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.”

Bu hürriyetlerin kullanılması Millî güvenlik, kamu düzeni kamu güvenliği cumhuriyetin temel nitelikleri ve devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması suçların önlenmesi suçluların cezalandırılması devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması başkalarının şöhret ve haklarının özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğini uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.

Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler bunların yayımını engellemek kaydıyla düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.

Anayasanın 95. maddesi hükmü gözetilerek değerlendirmeye alınan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. Maddesinde;

“Her fert ifade ve izhar hakkına maliktir. Bu hak içtihat hürriyetini ve resmî makamların müdahalesi ve memleket sırları mevzubahis olmaksızın haber veya fikir almak veya vermek serbestisini ihtiva eder. Bu madde devletlerin radyo, sinema ve televizyon işletmelerini bir müsaade rejimine tabi kılmalarına mani değildir.

Kullanılması vazife ve mesuliyeti tazammun eden bu hürriyetler; demokratik bir toplulukta zaruri tedbirler mahiyetinde olarak milli güvenliğin toprak bütünlüğünü veya amme emniyetinin nizam-ı muhafazanın suçun önlenmesinin sağlığın veya ahlakın başkalarının şöhret veya haklarının korunması gizli haberlerin ifşasına mani olunması veya adalet kuvvetinin üstünlüğünün ve tarafsızlığının sağlanması için ancak ve kanunda muayyen merasime şartlara tehditlere ve müeeyyidlere tabi tutulabilir.”      

Sözleşmenin 11. maddesinde ise;

“Her şahıs asayişi ihlâl etmeyen toplantılara katılmak ve başkaları ile birlikte sendikalar tesis etmek ve kendi menfaatlerini korumak üzere sendikalara girmek hakkı dahil olmak üzere dernek kurmak hakkına haizdir."

Bu hakların kullanılması demokratik bir toplulukta zaruri tedbirler mahiyetinde olarak milli güvenliğin amme emniyetinin nizam-ı muhafazanın suçun önlenmesinin sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması için ancak kanunla tahdide tabi tutulabilir.

Bu madde, bu hakların kullanılmasında idare, silahlı kuvvetler veya zabıta mensuplarının muhik tehditler koymasına mani değildir düzenlemelerinin yer aldığı,

Hem anayasada ve hem de uluslararası mevzuat uyarınca güvence altına alınan ifade özgürlüğü ve toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının bireyler açısından koruma altına alınmış demokratik haklar olduğu, yasal sınırlamalara uyularak bu hakların kullanılmasının  açıklanan düşüncelerinin suç oluşturmayacağı, Yargıtay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarında; bu hakların yasal çerçevede kullanıldığında kişiye yaptırım uygulanmayacağı hususunun demokrasinin gereği olduğunun açık olarak belirtildiği,

Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin pek çok kararında vurguladığı üzere insan hakları Avrupa sözleşmesinin 10. Maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğünün demokratik bir toplumun en önemli temellerinden biri olduğu, bu özgürlüğün sözleşmenin 10. Maddesinin 2. Fıkrasının sınırları içerisinde sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız veya ilgilenmeye değmez görülen haber ve düşünceler bakımından değil aynı zamanda aleyhte olan çarpıcı gelen veya rahatsız eden şok edici ve sarsıcı haber ve düşünceler bakımından da söz konusu olduğunun açık olduğu,

Diğer taraftan ifade özgürlüğü ve toplantı hakkının mutlak ve sınırsız hak olarak kullanılmayacağını aşikar olduğu bu sınırlamalarından bir tanesinin düşünceyi açıklama özgürlüğünün “demokratik toplum düzeninin gerçeklerine ve sözleşmenin 10 -11. maddesinin ruhuna aykırı olmamak koşuluyla” sınırlandırılabileceği gerçeği olup bu durumun genellikle kanunla yapılabileceği,

 Burada üzerinde durulması gereken bir hususunda kanuna aykırı olan toplantı ve gösteri yürüyüşünün düzenleyenler ile katılanların ayrı kavramlar olarak değerlendirilmesinin gerekliliği olduğu zira kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleyenlerin 2911 sayılı yasanın 28. Maddesinde yaptırma bağlandığı kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılanların ise 32. maddeye göre eylemlerinin yaptırıma bağlandığı,

 Yapılan toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılanların bu konuda yasal prosedürün yerine getirilip getirilmediğinden haberlerinin olamayacağı, bu kişiler açısından yasaya aykırı ve suç teşkil eden bir eylemlerinin olup olmadığı hususunun önem arz ettiği katılımcılar açısından yapılan kısa mesafeli yürüyüş, açılan döviz pankartlar ile atılan sloganlar ve yapılan açıklamalarda herhangi bir suç unsurunun olmadığı, çevreye maddi bir zararın verilip yasadışı yakıcı ve patlayıcı kesici ve delici maddelerin bulunmadığı, kolluk görevlilerine saldırı ile yasadışı hale dönüşen bir gösterinin de olmadı

Bu haliyle 2911 sayılı yasa açısından ortada hiçbir suç ve suç unsuru bulunmadığı, düşünce şüphelilerin somut olayda desteklerini bildirmek, görüşlerini açıklamak isteyen kendilerince olaya demokratik olarak tepki koymak isteyen ve açıklamalarını yaparak kamuoyunda yankı uyandırmaya çalışan çevredekilere veya kolluk görevlilerine yönelik saldırı ve tehdit oluşturmayan maddi hiçbir zarara sebebiyet vermeyen kamu düzenini ve genel asayişi bozucu düzeye ulaşmış şüphelilerin kolluk ile görüşmeleri sonucu kendiliğinden dağılmak şeklinde eylemin 2911 sayılı yasaya göre suç ve suç unsuru içermediği,

Yargıtay 8. Ceza Dairesinin verdiği 25.06. 2011 tarih ve 2889 12211 sayılı 25.06.2001 tarih ve 600 12193 sayılı 11.12. 2006 tarih ve 2006 1660 2007 8387 sayılı 23.12.2005 tarih ve 3003 13 1236 2005 12500 sayılı kararlarının da bu doğrultuda olduğu,

 3713 sayılı terörle mücadele Kanunu'nun 7/2 maddesindeki ğropaganda suçunun oluşumu için bazı somut unsurlarının oluşmasının gerektiği, Yargıtay 16. ceza dairesinin 20 15 7299 esas 2016 2465 K ve 03.02.2016 tarihli kararında ayrıntıları belirtildiği üzere;

-Şiddetin araç olarak gösterilmesi

-Kişilerin hedef gösterilerek kanlı bir intikam çağrısının olması

-Benimsenen düşünceler için şiddete başvurmanın meşhuru bir yol olduğunu ileri sürülmesi

 -Kişilere saldırgan duygular uyandıracak şekilde gereksiz nefret yaratarak şiddetin dolmasına uygun ortam için kışkırtıcı unsurlar olması gibi ön koşulların gerektiği bu gibi şartların oluşması halinde ifade özgürlüğü kapsamının geçerli olmayıp propaganda suçunun ulaşabileceği

 Yine; bir toplantı ve organizasyon şeklinde veya slogan atılmak suretiyle örgüte ait resim ve işaretlerin taşınması, slogan atılması ses cıhazları ile yayın yapılması ve terör örgütlerinin amblem ve ve işaretlerinin üzerinde olduğu kıyafetlerin giyilmesi şeklindeki eylemlerin de bu anlamda suça konu olabileceği,

Somut olayda propaganda açısından elverişlilik oluşturacak ve yukarda sayılan unsurları ihtiva eden bir eylem bulunmadığı, Yargıtay 16.Ceza Dairesini 2016/1238 esas 2017/3434 karar ve 07.03.2017 tarihli kararında ayrıntıları belirtildiği üzere yapılan eylemin ulusal güvenlik ve kamu düzeni üzerindeki potansiyel etkisinin sınırlı olduğu ciddi bir tehlike yaratmadığı” değerlendirmesi ve şüphelilerin bir örgüt lehine propaganda eyleminin olduğunda dair dosyaya yansıyan bilgi olmadığı, bu duruma göre atılı suçtan yasal unsurlarının oluşmadığı,

TCK’nın 215. maddesinde düzenlenen suçu ve suçluyu övme suçu açısından ise atılı suç için öngörülen yasal şartlardan olan bu eylemler sonucu kamu düzeninin bozulmasına elverişlilik sağlayan açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkmasının gerekliliğinin somut olayda gerçekleşmediği, dosya kapsamında kolluk tarafından düzenlenen tutanaklarda da buna ilişkin bir tespit yer almadığı kaldı ki Alparslan Kuytul'un kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı ile bu aşamada suçlu olduğunun tespitinin yapılmadığı,

Şüpheliler tarafından sergilenen eylemlerin dosyaya yansıyan şekli ile kolluk görevlilerinin önleyici kolluk faaliyetleri çerçevesinde engellenmesi gereken eylemler olduğu şüphelilerin uyarı ve ikazlara rağmen dağılmama direnme kamu düzeni ve güvenliğini sarsmaya yönelik somut eylemlerinin veya bizzat müdahaleye gelen görevlilere karşıda münferit işlenmiş suçların bulunmadığı tüm dosya kapsamında anlaşılmakla incelenen soruşturma evrakına göre şüphelileri isnat edilen suçun unsurlarının oluşmaması nedeniyle müsbet suçlardan dolayı şüpheliler hakkında kamu adına KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA kararın ifadesi alınan şüphelilerin tebliğine karar verildi.



0 Yorum

Yorum Yaz