O Cennetini Yüreğinde Taşıyor!

Yazar: Semra KUYTUL Tarih: 02 Mar 2018
 
-Bu yazım; kardeşlerime ve samimi dostlarımıza özeldir-
 
 
Kıymetli kardeşlerim,
 
Muhterem Hocamız hakkında bir şeyler yazacağımı söylemiştim.
 
Bu benim de en çok merak ettiğim konulardandı. Sizin de çok merak ettiğinizi bildiğim için bu defa ona, vaktini nasıl geçirdiğini sormaya çalıştım.
 
Öncelikle ortamı hakkında bilgi vereyim. İki katlı; üst katta üç yatak, alt katta lavabo, banyo ve mutfak tezgâhının bir de havalandırmasının olduğu üç kişilik bir koğuşta tek kalıyor.
 
Geçtiğimiz haftaya kadar kitapları teslim edilememişti. Sanırım on gün kadar önce kitapları verildi. Kitap sayısı sınırlı, koğuşuna 5 kadar kitap alabiliyor. İstediğinde değiştirme imkânı var.
 
Cami, cezaevinin yanında. Ezan sesi rahatlıkla duyuluyor. Bu arada Bolu’nun havası çok temiz, cezaevinin hemen arkası dağlık ve çamlık orman.
 
Sordum “vaktiniz nasıl geçiyor, her anını çok merak ediyoruz” diye..
 
O da saat saat anlattı.
 
Çoğunlukla gece saat 12.30 ya da 01.00 gibi yattığını söyledi. Bazı günler akşamdan ayırdığı yemekle sahur yaptığını, her gece sahur ve teheccüd namazı için 03.30 ya da 05.30 gibi kalkıp sabah namazına kadar tesbihat ile meşgul olduğunu anlattı.
 
Sabah namazından sonra tesbihata devam ediyor. 07.00’de kahvaltı veriliyor. Kahvaltıdan sonra tesbihata devam ediyor. Bu arada virdleri ezbere bilmenin faydaları var tabi uzun uzun tesbihat yapabiliyor.
 
Her gün 08.00’de sayım var. Odada olup olmadığı kontrol ediliyor ve havalandırmanın kapısı açılıyor.
 
Kendisi 09.30. ya da 10.00’a kadar vird çekiyor ve Kur’an’ Kerim okuyor.  
 
Genelde 10.00’da dinleniyor, 12.00, 12.30 gibi öğle yemeği veriliyor. Yemek ve namazdan sonra artık geceye kadar namaz ve yemek arası hariç kitap okuyor. Aralarda Kur’an’ı Kerim’de okuyor. 
 
Saat 16.00’da havalandırma kapatılıyor. 17.00’de de akşam yemeği veriliyor.
Bir semaveri var onunla çay yapıyor.
Her gün yaklaşık 12 saat kadar kitap okuduğunu söyledi. Hatta vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorum dedi. Yüreğimize en çok su serpen cümlesi de bu oldu.
 
Kendine saati saatine bir düzen kurmuş.
 
Ben de “düzenli hayata çok alışmayın isterseniz” dedim.
 
“Yakında o düzeni bozacaz!” Gülümsedi…
 
O, iyiydi. Her zorluğun altından ‘Allah’ deyip doğrulmak böyle bir şey olsa gerek.
 
Şunu anladım onu kötü yapmaya kimsenin gücü yetmez. Çünkü o Rabbiyle her zaman çok yakın ve en önemlisi vazifesini yapmış olmanın kalp rahatlığını yaşıyor. Geriye dönüp de ‘keşke şöyle yapmasaydım ya da konuşmasaydım’ değil de, ‘ben doğru olanı yaptım, yanlış hiçbir şey yapmadım, olmam gereken yerde oldum, olmamam gerekenlerle asla aynı safta olmadım’ diyebilmek kadar geniş bir cennet yokmuş insana!
 
Birkaç sene evvel bir Ankara ziyaretinde, sonradan müzeye çevrilen Ulucanlar Cezaevini gezme imkânım olmuştu. Niceleri gelmiş geçmiş oradan, Bülent Ecevit, Muhsin Yazıcıoğlu…
 
Duvarlara kazınmış acılar gördüm. Mektuplar yazmışlar sevdiklerine.
 
Herkes bir şeyler yazmış kâğıtlara ya da duvarlara, kimi annesine hasretini dile getirmiş kimi eşine kimi toprağa, kimi güneşe… Hatta Nazım Hikmet’in bir şiiri var dış duvarda “güneşe ve toprağa hasretini” ifade etmiş o da.
 
Orada mescitte namaz kılarken aklıma geldi; ben olsaydım ne yazardım acaba duvarlara diye..
 
Ve o esnada şunu yazdım;
 
Annemle irtibatımı kesebilirsiniz,
Eşimle, kardeşimle, dostlarımla
 
Güneşle ve toprakla da
Hatta ve hatta hava ve suyla…
Ama Rabbimle irtibatımı kesemezsiniz, asla…
 
Bunu düşündüğüm anda kendimi dünyanın en güçlü ve en yenilmez insanı olarak hissettim. Bunu başarmak yazıldığı kadar kolay değildir elbet ama hakiki imanın tadını almış bir Müslüman için mümkün!
 
Yine Efendimiz Sallallahu aleyhi ve Sellem’in bir hadisi var:
“Mü’minin hali ne güzeldir; ona bir nimet verilir şükreder sevap kazanır, başına bir musibet gelir sabreder yine sevap kazanır.”
 
Şimdi, Bediuzzaman Hazretlerinin o çok sevdiğim muhteşem cümlesi geliyor aklıma;
 
Düşmanlarım bana ne yapabilir ki;
Ben cennetimi yüreğimde taşıyorum!
Sürgün edilmem (tefekkür dolu bir) seyahat,
Hapsedilmem (Allah ile) halvet (buluşma),
Öldürülmem ise (Allah’a) vuslat (kavuşmak)tır!
 
Şimdi Muhterem Hocam hakkında yazılacak en güzel cümle bu; o cennetini yüreğinde taşıyor!
Paylaş:  
Semra KUYTUL
Semra KUYTUL