Adana'da Provokasyon İftirasına Alparslan Hoca'dan Cevap

Adanada Provokasyon iddialarına twitterdan cevap veren Alparslan Hoca, “Alınan maksatlı ve yanlış kararı protesto etmek herkesin hakkıdır. Böyle bir günde polisin şiddetine tepki göstereceklerine bizde kusur bulmaya çalışanlar, yarınlarda çok üzüleceklerdir.” ifadelerini kullandı.

Adana'da Provokasyon İftirasına Alparslan Hoca'dan Cevap
24 Mayıs 2020 12:30:41

Adana’da teravih namazı kılmak isteyen 8-10 kişinin darp edilmesi ile büyüyen olay sonucu yandaş medyanın yaptığı provokasyon haberlerine cevap vermek için Adanada NelerYaşandı tagı açıldı. Yoğun ilgi ve katılımın olduğu taga kendi twitter hesabından katılan Alparslan Hoca olayın nasıl gerçekleştiğini bir kez daha ortaya koydu.

"Esselamu Aleykum. Herkese hayırlı akşamlar.

Adanada NelerYaşandı

Ana hatlarıyla olay şu şekilde gerçekleşti: Birkaç arkadaş Merkez Parkta sosyal mesafeyi koruyarak Teravih namazı kılmak istemişler. Namaz kılma isteğini haber alan polis önceden gelip parkı kapatmış ve arkadaşlara burada namaz kılamayacaklarını söylemiştir.

Bunun üzerine arkadaşlar oradan uzaklaşmaya başladıkları halde polis darp etmeye başlamış, hem de bir kişinin üzerine beş-on polis çullanacak şekilde ve birinin gözüne tekme ile vuracak kadar acımasızca!

Copla, kaskla, tekmeyle, bazılarının gözünün içine biber gazı sıkarak hatta yere yatırıp ters kelepçe taktıktan sonra boynunu sakat edecek kadar boynuna ayağıyla bastırarak şiddet uygulama söz konusudur. Kin, nefret ve çok gaddarca bir şiddet uygulanmıştır.

Birkaç kardeşimiz gözaltına alınmış, acımasızca müdahaleler karakola doğru götürülürken de yol boyunca devam etmiştir. Olayı duyup onların durumunu sormak için gelen kimseler de gözaltına alınmaya başlanmış, “kim gelirse gözaltına alacağız" denilmiş ve bununla gözaltına alınanların sayısı 47 olmuştur.

Ben bu olayı duyduğumda Adana’nın başka bir yerinde iftardaydım. Arkadaşların götürüldüğü karakol evime çok yakın olduğu için eve geldim olayı duyan arkadaşlar da benim evimin önünde toplandılar.

Toplanmamızın sebebi Teravih namazı değil; arkadaşlarımıza küfredilmesi ve onların darp edilip emniyete götürülmeleridir.

Oluşan kargaşa esnasında namaz kılmayanlar polislerin elinden kurtulup kalabalığa karışıp ancak bu şekilde namazlarını kıldılar.

Bu arada emniyete götürülen arkadaşların da Yatsı namazı kılmalarına izin verilmedi.

Ama arkadaşlar onları dinlemeyerek ve sosyal mesafeyi koruyarak emniyetin koridorlarında Yatsı ve Teravih namazlarını onların kızmalarına rağmen kılmışlar. Arkadaşlara sahur vakti olduğu halde sahur vermeyeceklerini söylemişler.

Bunun üzerine biz arkadaşların sayısına uygun miktarda simit ve ayran göndererek sahur yapmasını sağladık. Aynı şeklide biz de evimizin önünde simit ve ayran ile sahur yaptık.

Sosyal mesafeyi koruyarak cemaatle Yatsı ve Teravih namazı kılmaktan başka maksadı olmayan, bu sebeple darbedilen, küfredilen, gözaltına alınan bizim arkadaşlarımız olduğu halde yandaş medyanın bizi provokasyon yapmakla suçlamasına cevap vermeye bile değmez.

Çünkü onlar gözünü ve kulağını hakikatlere kapatmış paralı askerlerdir.

İyi niyetli olan bazı kimseler de provokasyona geldiğimizi düşünüyor olabilirler ancak onlar da bilsinler ki biz kimseyi provoke etmediğimiz gibi provokasyona da gelmedik.

Polisin bunca şiddetine, hakaretine ve küfürlerine rağmen İslam düşmanlarının eline koz olacak şeyler vermedik. Olgunluğumuzu muhafaza ettik ama onlara da boyun eğmedik, mücadelemizi sonuna kadar sürdürdük.

Provokasyona gelmiş olsaydık o gece evin önünde çok kötü olayların olması gerekmez miydi? Yapılan haklı ve onurlu mücadelemizi provokasyona gelmek, marjinalleşmek, kazanılan puanları kaybetmek gibi yanlış ve haksız yorumlarla küçültmeye ve haksız göstermeye çalışanlar ne söylemek istiyorlar!

Namaz kılmak isteyenlere polisin uyguladığı şiddete, yaptığı ağza alınmayacak küfürlere sessiz kalmamızı ve mücadeleden vazgeçmemizi mi istiyorlar?

Üç-beş kişinin tenha bir yerde sosyal mesafeyi koruyarak namaz kılmasını mı yanlış buluyorlar? Böyle düşünenler AVM’lere, çarşı-pazara, dolmuşlara otobüslere, banka kuyruklarına, fabrikalarda bir arada çalışanlara bakmıyorlar mı?

Bakıyor da görmüyorlar mı yoksa görmek mi istemiyorlar! Dün 15 Temmuz bahanesiyle, bugün de virüs bahanesiyle ülkenin diktatörlüğe götürülmek istendiğini, İslami faaliyetlerin bitirilmeye çalışıldığını hakikaten anlamıyorlar mı?

Osmaniye’de camide iki kişinin Kur’an okumasına tahammül edemeyen ve 50-60 polisle, akreplerle baskın yapanları görmüyorlar mı?

Mardin’de birkaç kadının evde Kur’an okumasına tahammül edemeyip akreplerle evi basanları görmüyorlar mı?

Bursa’da evinin balkonuna “Hoş Geldin Ramazan” brandası asan aileye yapılan muameleyi ve darbı görmüyorlar mı?

Yaklaşık 10 kadar şehirde “Hoş Geldin Ramazan” brandalarına tahammül edilmeyip brandaların kesildiğini görmüyorlar mı?

Müslüman öğrencilerin kaldığı öğrenci evlerini yurt diyerek mühürlemek isteyenleri görmüyorlar mı? Çeşitli bahanelerle yıkılan yurtları görmüyorlar mı?

Üç kişi ayrı ayrı kıldığında bulaşmayan virüsün birisi öne geçip imam olduğunda bulaşacağını iddia edenleri ve bundaki saçmalığı görmüyorlar mı? Meselenin virüs salgınını önlemek değil cemaat halinde dini bir faaliyeti engellemek olduğunu anlamıyorlar mı?

Böyle bir günde polisin şiddetine tepki göstereceklerine bizde kusur bulmaya çalışanlar, yarınlarda çok üzüleceklerdir. Başka konularda haklılığımız ortaya çıktığında üzülenler ve özür dileyenler gibi...

Devlet, virüs salgınına karşı sosyal mesafe şartını getirebilirse de ibadetin cemaatle yapılmasına engel olamaz. Hiçbir devlet, ibadetin nasıl yapılacağına karışamaz.

İbadet için değil başka şeyler için bir araya gelinmesine karışmayıp namaz için bir araya gelinmesine karışılması, virüs salgınıyla açıklanamaz. Burada hedefin, Müslümanların cemaat ile ibadet veya faaliyet yapmasını engellemek olduğu ve insanları yavaş yavaş toplumsal hayattan uzaklaştırıp ferdi hayata alıştırmak olduğu açıktır. Virüsün bir proje olduğu 20 sene önce yazılan kitaplarda olmasından ve Bill Gates’nin yaptığı açıklamalardan açıkça bellidir.

Bu projeyi yapanların elbette ki birtakım hedefleri vardır ve bu hedeflerden biri de insanları sosyal ve örgütlü faaliyetlerden uzaklaştırmaktır.

Alınan maksatlı ve yanlış kararı protesto etmek herkesin hakkıdır. Yanlışı ortaya koymak, farkındalık oluşturmak, camiye, cumaya, teravihe, itikafa, bayrama ve Ramazan kültürüne sahip çıkmak maksadıyla sosyal mesafeyi koruyarak cemaatle Teravih kılmaya çalışmak, her Müslümanın hakkı hatta görevidir. Stratejik açıdan bunu yanlış bulanlar bundan çok daha ilerisini yani Peygamberimizin Mekke’de birkaç Müslümanla Kabe’de namaz kılmasını, insanları uyandırmaya çalışmasını görmezler mi?

Bütün Müslümanları bu hakikatleri görmeye davet ediyorum."





0 Yorum

Yorum Yaz