Alparslan Kuytul Hocaefendi İfadesini Kamuoyu İle Paylaştı

Alparslan Kuytul Hocaefendi, Adana’da Yarbaşı Karakolu tarafından 18 Ocak 2018 tarihinde şahsına iletilen bilgilendirme üzerine ifade vermek için emniyete gitti. Hocaefendi iki yıl önce Binali Yıldırım’ın bazı konuşmalarına dair yaptığı açıklamalar hakkında başlatılan soruşturma üzerine ifade verdi.

Alparslan Kuytul Hocaefendi İfadesini Kamuoyu İle Paylaştı
25 Oca 2018 12:14:31

Alparslan Kuytul Hocaefendi’ye Yarbaşı Karakolu tarafından 18 Ocak 2018 tarihinde bilgilendirme iletilmiş ve ifadeye çağrılmıştı. İletilen bilgilendirmede, Hocaefendi’nin iki yıl önce Başbakan Binali Yıldırım’ın bir konuşması üzerine gösterdiği tepki ifadeye çağrılmasına sebep gösterilmişti. Başbakan Binali Yıldırım’ın 17 Haziran 2016 tarihinde, “Namaz kılmayanın hayvan olduğunu söyleyen bir ilahiyat profesörüne ‘Değerlendirecek bir yanı yok. Halt etmiş. Kim söylediyse zırva…’açıklamasına dair Hocaefendi, Başbakan hakkında hiçbir hakaret ya da aşağılama içermeyen bir konuşma yapmıştı.

 

Bu konu üzerine 23 Ocak Salı günü ifade vermek için Adana Yarbaşı Karakolu’a giden Hocaefendi’nin; “Başbakan Binali Yıldırım hakkında ifade ettiğim hususlarda hakaret ya da aşağılama gibi bir kastım yoktur. Zira böyle bir şey, dinimin de ahlakımın da kabul etmeyeceği bir davranıştır. Yaptığım konuşma bir Müslüman olarak “harama özendirici bir konuşmaya” imanımın ve sorumluluğumun gereği gösterdiğim bir tepkiden ibarettir. Benim kullandığım kelimede ne hakaret manası ne de hakaret kastı yoktur ve düşünceyi ifade etme hürriyeti kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum.” diyerek sonuçlandırdığı ifade metninin tamamı şu şekildedir;

ALPARSLAN KUYTUL HOCAEFENDİ’NİN BİNALİ YILDIRIMLA İLGİLİ AÇILAN SORUŞTURMA KAPSAMINDAKİ  İFADESİ

18 Ocak 2018 tarihinde Yarbaşı Karakolu’nca tarafıma yapılan bilgilendirme sonucu 17 Haziran 2016 tarihinde Başbakan Binali Yıldırım hakkında yaptığım konuşmadan ötürü ifade vermem gerektiğini öğrendim. Yaptığım konuşma hakkındaki ifadem şudur:

Namaz kılmayanın hayvan olduğunu söyleyen bir ilahiyat profesörüne Başbakanın, "Değerlendirecek bir yanı yok. Halt etmiş. Kim söylediyse zırva. Yani biz dinimizin değerlerini biliyoruz, dinimiz hoşgörü dinidir... Dolayısı ile bu ve buna benzer sözler asla kabul edilemez, eğer böyle bir laf ettiyse çok büyük hata etmiş. Hatanın ötesinde kısacası saçmalamış. Zırva yani, adı ne olursa olsun, unvanı ne olursa olsun, yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede böyle bir münasebetsiz laflar edenin asla Müslümanlar nezdinde hiçbir yeri yoktur, halt etmiş, zırvalamış” şeklinde konuşmuştu. Bu konu ile ilgili görüşümü açıklarken ilahiyat profesörünün sözünün yanlış olduğunu, “ … Namaz kılmayan hayvan demek değildir, İslam’ın böyle bir görüşü yoktur. Böyle bir fikri varsa o profesör ilmî bir hata içerisindedir. Namaz kılmayana havyan denmesi ne Kur’an’da ne de hadislerde yoktur.”  sözlerimle ifade ettim ve tepki gösterdim. Daha sonra Başbakana da:

“Sayın Başbakan, bu ne celal? CHP’li bir milletvekili: “Biz Allah’tan korkmuyoruz, hukuktan korkuyoruz” dediğinde “halt etmişsin” demediniz. Bu ülkede bu kadar yanlış var. Başbakan olarak hepsine de sessiz kalıyorsunuz… Bu ülkede AKP’ye yakın TV’lerde ilahiyat profesörleri Kur’an’ın hükümlerinin değiştirilebileceğini söylediler. Neden ona zırvalıyorsun demediniz? Mademki zırva mıdır, doğru mudur biliyorsunuz, o zaman bir de bunlara bir laf söylesenize. Allah’ın hükmü nasıl değişirmiş, ne biçim konuşuyorsunuz desenize!” dedim. Konuşmamda belirttiğim gibi Başbakan, bir ilahiyat profesörünün yanlış konuşmasına bu şekilde sert tepki gösterirken AKP’yi destekleyen TV kanallarında canlı yayın programlarına çıkarılan ve İslam’ın ana kaynağı olan Kuran ve Sünnete uymayan birçok açıklamalar yapan ilahiyatçılara bir söz söylememektedir. Benim tepkim bunadır.

Ayrıca Başbakan Binali Yıldırım’ın, 14 Mart 2014 tarihinde AKP’den İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı olduğunda Habertürk TV’de katıldığı bir programda bazı çevrelerin oylarını alabilme maksadıyla “ Tekirdağ’da 2 rakı fabrikası vardı, şimdi 18 tane var, 1 marka vardı, şimdi 7 marka var… Ben hayat tarzına karışacağım ama nasıl? İzmirlilerin daha iyi şartlarda yaşaması, Kordon’da rakısını içen, balığını yiyen hemşehrilerimin kokudan burnunu tutmaması için çalışacak, orayı tertemiz hale getireceğim.” şeklinde yaptığı açıklamaya tepki gösterdim.  İnanıyorum ki dönemin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım’ın bu sözünden AKP’yi destekleyen ve oy veren milyonlarca insan da rahatsız olmuştur ama onlar benim gibi tepki göstermemiş olabilirler. Peygamberimiz (SAV): “Bir kötülük (yanlış) gördüğünüzde gücünüz yetiyorsa elinizle, yetmiyorsa dilinizle müdahale edin. Ona da gücünüz yetmediğinde kalbinizle buğz edin. Bilin ki bu da imanın en zayıfıdır. Bunun da ötesinde zerre kadar iman yoktur” buyurmuştur. Benim yaptığım da haramı teşvik edici yanlış bir konuşmaya dil ile müdahale sınıfındandır.

Binali Yıldırım’ın bu konuşması Cumhurbaşkanı’nın ve AKP camiasının dile getirdiği “dindar nesil yetiştirme” söylemleri ile de çelişmektedir. Yine Başbakan, Cumhurbaşkanı ile birlikte helal gıdayı teşvik etmek ve yaygınlaştırmak maksadıyla “Dünya Helal Gıda Zirvesine” hemen her sene konuşmacı olarak katılmaktadırlar. Başbakanın hem helal gıdayı teşvik etmesi hem de “içki içenler için güzel ortamlar hazırlayacağını, insanların rahat rahat içki içebileceklerini” söylemesi bir çelişki değil midir? Zannediyorum ki bu konuşmadan helal gıdayı teşvik eden Cumhurbaşkanı da rahatsız olmuştur. Bu konuşmanın özellikle oy toplamak için yapılması da bir Müslüman olarak benim ağırıma gitmiştir. Tepkim bundan dolayıdır ve şahsına hakaret kastım yoktur. Bu tür yanlış konuşmalara tepki gösterilmemesi zararlı ve haram şeylerin meşrulaşmasına ve yanlış konuşmaların devamına sebep olmaz mı? 

Bir ülkenin başbakanının hem sağlığa zararlı hem de İslam dinine göre haram olan bir şeyi teşvik eder tarzda bu haramı işleyenlere güzel ortamlar hazırlayacağını söylemesi, kendisinin de ifadesiyle %99’u Müslüman olan bir ülkede milyonlarca insanın izleyebileceği bir programda bunu dile getirmesi doğru mudur?  Bu konuşmayı bir Hristiyan ya da bir ateist yapsa idi “zırvalamış” demezdim. Çünkü içki onlara göre haram değildir fakat içkinin haram olduğuna inanan bir Müslüman için bu şekilde konuşmak caiz olamaz? Eşini başörtülü ve kendisini de namaz kılan bir insan olarak bildiğim Başbakan, yaptığı bu konuşmadan dolayı zannediyorum sonradan pişman olmuştur. Kullandığım “zırva” ifadesi Türk Dil Kılavuzuna göre “saçma, boş ve anlamsız söz” manasına gelen ve tahkir manası içermeyen bir sözdür. Dolayısıyla böyle bir konuşmaya saçma ve anlamsız söz manasında ‘zırva’ demenin hakaret olduğunu zannetmiyorum. Ben bir Müslüman ve bir hoca olarak tepki göstermem gerektiğine inandığım için onun ilahiyat profesörü için kullandığı ‘zırva’ kelimesi ile tepkimi gösterdim. Gösterdiğim tepki hiçbir sebep yokken gösterilmiş bir tepki değildir. Başbakanın ifadesine binaen ve dinimin gereği olarak gösterilmiş bir tepkidir. Ayrıca Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı böyle konuşuyorsa demek ki bu şekilde konuşmak hakaret değilmiş, böyle konuşulabilirmiş diye düşünmem ve benim de Başbakan için aynı ifadeyi kullanmam normal değil midir?

Ayrıca bilirkişi olarak Diyanet İşleri BaşkanlığınaBir Müslümanın, halkı Müslüman olan bir ülkede oy toplamak için TV’de milyonlar karşısında “rahat rahat rakı içilebilmesi için ortamınızı güzelleştireceğim” manasında konuşması caiz midir?” diye sorulursa bu şekilde konuşmanın İslam’a göre caiz olmadığı cevabı verileceği görülecektir.

Sonuç olarak; Başbakan Binali Yıldırım hakkında ifade ettiğim hususlarda hakaret ya da aşağılama gibi bir kastım yoktur. Zira böyle bir şey, dinimin de ahlakımın da kabul etmeyeceği bir davranıştır. Yaptığım konuşma bir Müslüman olarak “harama özendirici bir konuşmaya” imanımın ve sorumluluğumun gereği gösterdiğim bir tepkiden ibarettir.  Başbakan Binali Yıldırım, 15 Temmuz 2016’dan sonra kendisine yönelik ağır hakaret ifadeleri içeren davalardan bile vazgeçtiğini belirtmiştir. Benim kullandığım kelimede ise ne hakaret manası ne de hakaret kastı yoktur ve düşünceyi ifade etme hürriyeti kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Saygılarımla.

Alparslan KUYTUL

 

Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin son üç yıl içerisinde yaptığı konuşmalarından bazı hususlara dair çeşitli iddialar öne sürülerek hakkında soruşturma başlatıldı. Bunun üzerine Hocaefendi, 17 Ocak Çarşamba günü Adana Cumhuriyet Başsavcılığı'na ifade vermiş, Salı günü de, yaklaşık iki yıl önce YouTube’a yüklenen bir videosu hakkında ifade vermek üzere emniyete çağrılmıştı.

Alparslan Kuytul Hocaefendi, 19 Ocak Cuma akşamı canlı yayında gerçekleştirdiği tefsir dersi sonrası yaptığı açıklamada, kendisini mahkemelerle uğraştırarak hizmetine engel olmak istediklerini ifade etmiş ve yetkililere, “Madem suçtu, neden bu kadar beklettiniz?” diye sormuştu. Ayrıca, Hocaefendi; “Üst üste dosyalar, mahkemeler gelmeye başlıyor. Onlar, beni mahkemelerle uğraştırarak susturmak istiyorlar” diyerek, sürekli ifadeye çağrılmasındaki asıl amacın kendisini mahkemeler yoluyla susturmak olduğunu ilan etmişti. “Ne yaparsanız yapın hakkı konuşmaya devam edeceğim” diyerek tavrını net bir şekilde ortaya koyan Hocaefendi, hakkındaki iddiaları ve verdiği ifadeleri yayınlayacağını söylemiş, kararı vicdan sahiplerine ve Allah’a havale etmişti.

 

İlgili Haberler;

Alparslan Kuytul Hocaefendi Bu Hafta Da İfadeye Çağrıldı Alparslan Kuytul Hocaefendi Cumhuriyet Başsavcılığına İfade Verdi Türkiye’de Yapılan Zulümleri Cesurca Konuşan Alparslan Kuytul Hocaefendi, Sürekli İfadeye Çağrıldığını Söyledi Alparslan Kuytul Hocaefendi Neden Sürekli İfadeye Çağrılıyor?
Etiketler:   ifade savcılık


1 Yorum
  • Furkan Haber - İslami Haber - Güncel Haber
    nevzat deirci 01 Oca 1970 02:00:00

    allah yar ve yardimcin olsun.rabbim sana sabir versin.


Yorum Yaz