Kuraklık Hakkında Meteoroloji Bölge Müdürlüğü'nden Korkutan Açıklaması

Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün yayınladığı üç aylık kuraklık haritalarına göre, Türkiye'nin ciddi bir kısmının yağış almadığı, olağanüstü, çok şiddetli ve şiddetli kuraklık yaşandığı gözlemlendi. Uzmanlar su kaynaklarının muhafazası için özellikle yüzde 75-80'i bulan vahşi tarımsal sulamanın tehlikelerine dikkat çekti.

Kuraklık Hakkında Meteoroloji Bölge Müdürlüğü'nden Korkutan Açıklaması
10 Ara 2020 23:35:29

Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Standart Yağış İndeksi (SPI - Standardized Precipitation Index) yöntemine göre 2020 Eylül-Ekim-Kasım ayları meteorolojik kuraklık analizi ve Normalin Yüzdesi (PNI - Percent of Normal Index) yöntemine göre, geçtiğimiz üç aylık ve 2020 Kasım ayı meteorolojik kuraklık durumuna dair haritalar yayımlandı.

OLAĞANÜSTÜ KURAKLIK


kuraklık

Paylaşılan haritalarda, Türkiye'nin ciddi bir bölümünde olağanüstü, çok şiddetli ve şiddetli kuraklık yaşandığı görülüyor. Küresel ısınma, tarımda yüzde 75-80'in üzerinde vahşi tarımsal sulama kullanımı, baraj-göletler, zirai ilaç kalıntıları, evsel ve sanayi atıklar nedeniyle kirletilmesi gibi sebeplerle tatlı su kaynakları ve göllerin hızla yok olduğu, son senelerdeki yağışların sürekli azalmasıyla da büyük bir kuraklık tehdidi yaşandığı görüldü.

ÇÖLLEŞMEYLE İLGİLİ ALINAN KARARLAR SAĞLIKLI DEĞİL

Son üç aydaki verilere ilişkin değerlendirmede bulunan Antalya Ticaret Borsası Başkanı Ali Çandır, iklim değişikliğinin etkilerinden yıllardır bahsedildiğini belirterek:

“Bizde de 70'li yıllardan itibaren erozyonla mücadelede olumlu adımlar atılmaya başlandı. Ama çölleşmeyle ilgili adımların sağlıklı atılabildiğini söylemek mümkün değil. Ne toplum olarak biz buna hazırlık yapabildik, ne de kamu öngörerek bu işle ilgili gerekli planları yapabildi" dedi.

VATANDAŞLARIN TÜKETİM ALIŞKANLIKLARI DEĞİŞMELİ

Bilhassa gıda ürünlerine erişimde riskin arttığı bu dönemde Türkiye'de beklenenin çok altında yağış alınmasına vurgu yapan Çandır:

“Bu anlamda gerek kamu, gerek yurttaşlar olarak daha duyarlı olmalı, suyumuzu daha dikkatli tüketmeliyiz. Belki de böyle bir durumda tüketim alışkanlıklarımızı değiştirerek, daha az suyla üretilen ürünleri üretmenin yollarını bulmalıyız" dedi.

1 KİLO DOMATESİ SULAMAK İÇİN 184 LİTRE SU

Bazı ürünlerin üretimi için kullanılan su miktarları hakkında çarpıcı misaller sunan Ali Çandır:

“1 kilo domates için 184 litre, 1 kilo havuç için 133 litre, 1 portakal (100 gr) için 50 litre, 1 elma (100 gr) için 70 litre, 1 kilo kırmızı et için 15 bin 455 litre (813 damacana), 1 hamburger (150 gr biftek) için 2 bin 325 litre, 1 kilo kahve için 21 bin litre, 1 fincan kahve (7 gr) için 140 litre suya gereksinim var. Bugün yediğimiz 1 kilo domates, sadece 1 kilo domatesten ibaret değil. 1 kilo domates yemek için 184 litre su tükettiğimizi unutmamalıyız ve israf etmememiz gerekiyor" dedi.

TASARRUFTA ÖNCELİĞİMİZ TARIMSAL SULAMA

Türkiye'de bulunan suyun yüzde 75'inin tarımsal sulamada kullanıldığını, bunun da büyük bölümünü vahşi sulama sistemlerinin oluşturduğunu vurgulayan Çandır:

"Bu konuda Tarım ve Orman Bakanlığı 2021 yılı için sulama yatırımlarını önceledi. Bu olumlu bir gelişme. Bu anlamda bütün tarımsal alanlarda bireysel sulama yerine toplu sulama sistemlerinin organize edilmesi, tarımsal sulamada tasarrufun birinci basamağını oluşturacaktır" dedi.

REKOLTE KAYBINI YÜZDE 50-60'A YÜKSELTTİ

İklim değişikliğinin sadece su olarak görülmemesi gerektiğine de değinen Çandır:

“İklim nedeniyle verimlilik düşüşleri yaşanması riski de var. Özellikle kar yağışı ve soğuk olmadığı takdirde zararlılarla mücadelede de hayli zorlanabiliriz. Son üç ay düşük giden yağışın, rekolte tahminlerini de olumsuz etkileyeceği öngörülmektedir. Örneğin zeytinde rekolte tahminiz mayıs ayındaki çöl sıcakları nedeniyle yüzde 30 düşük olacakken, son üç ayda yağış olmaması rekoltedeki kaybı yüzde 50-60'a kadar yükseltti" dedi.

YÜZDE 80'İNDE METEOROLOJİK KURAKLIK

Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı Dr. Erol Kesici ise Meteoroloji'nin, birçok ülkeden çok daha başarılı sonuçlar veren bir kurum olduğunu söyledi. Dr. Erol Kesici, son üç aylık kuraklık haritalarına bakıldığında, Türkiye'de kuraklığın üç temel etkeninden biri olan iklimsel kuraklığın söz konusu olduğunu açıkladı. Türkiye'nin birçok yerinin, neredeyse yüzde 80'inin meteorolojik kuraklıkla karşı karşıya olduğunu kaydeden Dr. Kesici, ülkede son 60 yılda, 70'e yakın doğal gölün kuruduğunu söyledi.

HİDROLOJİK VE TARIMSAL KURAKLIK

Meteorolojik kuraklığın dışında Türkiye'de aşırı oranda hidrolojik ve tarımsal kuraklık yaşandığını ifade eden Dr. Kesici,

“Bu üç kuraklık birbirine bağlı. Örneğin meteorolojik kuraklık olunca dünyanın en önemli doğal su kaynakları bulunan ülkemizde doğal göller, göletler ve nehirlerde suya artan taleple birlikte sularımız aşırı kullanımla azalmaktadır. Bunun yanında tarımda suyumuza göre bilimsel kurallar doğrultusunda üretim metotlarını uygulamamız gerekmektedir. Hidrolojik kuraklık göller, göletler ve derelerde suların azalmasına, ülkemizde yaşanmakta olan tarımsal kuraklığa neden olmaktadır" dedi.

SUYUN DÖNGÜSÜ İLKESİ

Göl, gölet, dere, çay gibi kaynakların su seviyelerinin muhafazası ve bu kaynakların yüzde 80 oranında kullanımına neden olan tarımsal üretim yönteminden vazgeçilmesi gerektiğini belirten Dr. Kesici,

“Bilinçli tarım yapılarak bu kaynakların kurumasına engel olunursa, bu bölgelerde nemin artması, yağışın da artmasına neden olacaktır. Bu ilke çok basit bir suyun döngüsü veya suyun çevrimi ilkesidir. Birçok ülkede yer altı, yer üstü doğal su kaynaklarının kirletilmemesi, bilinçli kullanımı sonucu meteorolojik kuraklık önlenebilmektedir. Elbette ülkemizde de bütün dünyada olduğu gibi meteorolojik kuraklığa neden olan koşullardan bir tanesi de sera gazı oluşumu, küresel ısınma" dedi.

TARIM ALANI VE MERALARDA YAPILAŞMA


Birçok tarım alanı ve doğal meranın yapıya açılmasının da suyun toprak tarafından tutulmasını engellediğini belirten Dr. Kesici:

“Suyu tutacak en önemli doğal yapılarımız çalılar, otlar, ağaçlardır. Sellerin önlenmesi de doğal olarak suyu depo eden dere, çay ve doğal göllerin kurutulmaması ve korunmasıdır. Küresel ısınma elbette dünyada olduğu gibi buna etki etmekteyse de bizim ülkemizde en önemli sorun dünyanın en zengin su kaynaklarına sahip olmamıza rağmen bu kaynaklarımızın ilkel tarımla yok edilmesidir" dedi.

ESAS SORUN, TARIMSAL SULAMA

Bazı insanların su tasarrufunu çeşmeyi açık bırakmamak, duş alırken veya diş fırçalarken daha az su kullanmak gibi örneklere bağladığını ifade eden Dr. Kesici:

“Elbette bunlar önemlidir ve yapılmalıdır. Ancak esas sorun tarımsal sulama ve ülkemizin birçok yerinde olduğu gibi ana şebekelerdeki su kaçakları kesinlikle göz ardı edilmemesi gereken temel noktalardır. Çeşmeden kullandığımız su gelişen teknolojiye göre aç-kapa sistemiyle gayet güzel ayarlanabilirken, ne yazık ki ülkemizin birçok yerinde yüzde 80'e varan ve bu durumun giderek artacağını da belirtirsek, aşırı ve bilim dışı tarımsal sulamadan kaynaklanmaktadır. Bu derin su ve toprak kaybına neden olmaktadır" dedi.


0 Yorum

Yorum Yaz