Kurdaş'tan Soylu'ya: Erdoğan'ın bakanı mısın Bahçeli'nin bakanı mısın?

Millî Gazete Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş, TV5'te gündeme ilişkin değerlendirmeler yaptı.

Kurdaş'tan Soylu'ya: Erdoğan'ın bakanı mısın Bahçeli'nin bakanı mısın?
10 Mayıs 2022 18:08:02

Millî Gazete Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş, TV5'te 'Buyurun Başlıyoruz' programında ülke gündemine dair önemli değerlendirmelerde bulundu.

Ülkenin en önemli sorunlarından olan ekonomiyle ilgili AKP'nin yanlış uygulamalarına değinen Kurdaş, hükümetin karşılıksız para basma faaliyetine başladığını söyledi.

"HÜKÜMET HALKI BİLEREK FAKİRLEŞTİRİYOR"

AKP hükümetinin yüksek enflasyonla vatandaşın birikimlerine el koymaya çalıştığını kaydeden Kurdaş, şu ifadeleri kullandı:

"Enflasyon artışı bilerek yapılan bir süreç. Belki de bu hükümetin istediği bir şey. Satacak bir şeyin yoksa, kalmamışsa, üretmiyorsan, ortaya koyacak vergi kalemin de kalmamışsa o zaman bu hükümetin yapacağı şey hayat pahalılığını arttırmak ve enflasyon üzerinden halktan para toplamak, yani halkı fakirleştirmek. Şu an hükemetin yaptığı şey bilerek halkı fakirleştirmektir. Enflasyon kendiliğinden oluşan bir şey değil; hükümetin bile bile yapmış olduğu politikalardan kaynaklıdır. Tekrar ifade ediyorum: dolara ihtiyaç var, cari açık büyüyor, cari açık büyüdükçe bu hükümetin dolara olan ihtiyacı da büyüyor, o zaman yapılması gereken şey vatandaşın birikimlerini hükümete doğru transfer etmektir. Bu bakımdan enflasyon vatandaşın birikimini devletin kontrolüne verme çalışmaSI olarak da görülebilir."

"SIĞINMACILARI BU İKİ KİŞİ ÜZERİNDEN KONUŞMAK BANA ZÜL GELİYOR"

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ arasında sığınmacılar üzerinden yaşanan polemiğe tepki gösteren Kurdaş, şu şekilde konuştu:

"Ben sığınmacılar konusunu bu iki kişi üzerinden konuşmayı kendime zül görüyorum. Biri yabancı düşmanı, bir stratejiyi ve ideolojiyi ortaya koyuyor. Birisi de zaten yapmaması gereken her şeyi bakan olduğu günden bugüne kadar yapıyor. Süleyman Soylu konuşulurken neden hakaret, küfür, mafya ve Devlet Bahçeli hep beraber konuşulur hiç anlamış değilim? 'Soros çocuğu, operasyon çocuğu' gibi ilkokul çocuklarının bile anlayacağı küfürleri mikrofondan söylüyorsun. Sürekli mafya ile Devlet Bahçeli ile anılmasını anlamıyorum. Sen Devlet Bahçeli'nin bakanı mısın, Cumurbaşkanı Erdoğan'ın bakanı mısın? Ayrıca mafya seninle mi uğraşıyor sen mafya ile mi uğraşıyorsun? Enteresan bir şekilde Süleyman Soylu'nun bir mafya karşıtı var, bir de mafya tarafı var. Bir bakan 'Soros çocuğu veya operasyon çocuğu' gibi ifadeleri nasıl kullanır? Bu sözleri kullanacaksan aç telefonu kullan ama bunu ekranda söylüyorsan, sesli kullanıyorsan bu millete karşı kullanıyorsun demektir. Ayıptır, bu millete hakaret etme. Ümit Özdağ'ı da biraz sonra yerden yere vuracağım ama bu ayrı bir şey. Ancak sen bu ülkede bakansın, jandarma sana bağlı, emniyet sana bağlı, asayişten sorumlusun. Sen niçin ona buna terörist diyorsun? Sen de o koltuktan ineceksin Süleyman Soylu... Bu millet seni niye böyle anmak zorunda kalsın ki? Sizin dönemde Soros'un vakıfları faaliyet yapmadı mı? Soros'un çocuklarını sen beslemedin mi? Soros'un çocuklarına sen mevzuat imkanı vermedin mi? Soros ile birlikte senin cumhurbaşkanının fotoğrafı yok mu..? Bu ülkede Beştepe'de bir saray var bir de Süleyman Soylu'nun sarayı var!"

"İSLAMİ KAVRAMLARI YOZLAŞTIRIYORLAR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ekonomik kriz kapsamında vatandaşlara 'sabır ve şükür' tavsiyesinde bulunmasını 'bir tutarsızlık' olduğunu dile getiren Kurdaş, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bugün sayın Erdoğan'ın 'biraz daha sabredin' sözüyle dünkü iktidarların 'biraz daha kemer sıkın' sözleri arasında bir fark yok. Bu bir çaresizlik çözümsüzlüktür. Sadece jargon değişiyor. Hatta daha kötüsü İslami olan kavramlar yozlaştırılıyor. Sabır, hamd, şükür kavramları bugün yozlaştırıyor. Bu kelimeleri ekonomiyi bu hale getirenlerin konuşmaması gerekir. Lütfen İslamı kullanmayın, ülkenin iyi bir yönetime ihtiyacı var. Sen bir taraftan 'faiz, faiz, faiz' diyeceksin diğer taraftan 'sabır, sabır, sabır' diyeceksin. Birbirine tezat ifadeler. Sabır ve şükür kavramını İslami literatür kapsamında kullanıyorsa diğer taraftan faizi kullanmaman lazım. O yanlış politikalardan vazgeçmen lazım. Hepsi tenakuzlarla (çelişki) dolu sözler. Neden bir AKP'nin yöneticileri sabretmiyor da hep asgari ücretli insanlar sabreden olacak? Tamam şükredelim de siz de biraz şükredin. Asgari ücretli, emekli, memur sabretsin de öbür taraftan dört-beş tane maaş alan bürokratları nereye koyacaksın. Onlarda bir maaşa şükretse olmaz mı?"

"ÜÇÜNCÜ BİR İTTİFAK TÜRKİYE SİYASETİNİN ÖNÜNÜ AÇAR"

Türkiye seçimlere doğru giderken seçim kanunundaki son değişiklik sonrası ittifakların yeniden şekillenmesi meselesine değinen Kurdaş, şu ifadeleri aktardı:

"Bu millet ne AKP'ye ne de CHP'ye mahkum. Bu ülke yeni bir çıkış arıyor ve bu çıkışı aramak zorunda. Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu da 'zemin ve şartlar bu yola mecbur kıldı' diyor. Hakikaten de mecburiyet var. Bu mesele siyasi politik egoyla halledilecek bir mesele değil. Bu millete farklı bir yol açmak zorundasınız. Bunu da Karamollaoğlu dile getirmiş durumda... Üçüncü bir ittifak, yeni bir ittifak çalışması siyasetin ve Türkiye'nin önünü açacak bir çalışmadır. Altı siyasi parti bir araya gelsin tek bir ittifak kursun ya da ittifakın içinde üçüncü bir ittifak kurulsun. Saadet Partisi, Gelecek Partisi, DEVA Partisi'nin içinde olduğu üçüncü bir ittifak olabilir. Ben eminim ki HÜDA Par ve Yeniden Refah  Partisi de bu ittifakın içinde olmak ister. En az üç partili bir ittifak gerçekleşsin, inanın 1991'deki 'kutsal ittifak' diye tanımlanan Refah Partisi, MÇP, IDP ittifakı, nasıl ki yüzde 9'lar konuşulurken aldığı yüzde 16'lık oy oranıyla Türkiye'nin bütün iklimini ve geleceğini değiştiren bir ittifak olmuşsa bugün de aynı şekilde atılacak adımla böyle bir ittifak kurabilir. Bu siyasi partiler ya bu millete hizmet etmeyi seçecek ya da kendi egosunu tatmin edecek.



0 Yorum

Yorum Yaz