İDEOLOJİLERİN İNSANLIĞA VERDİĞİ ZARARLAR - 2

Eklenme Tarihi: 12 Şub 2015
5 dk okuma süresi

Önceki sayıda ideolojilerin insanlığa verdiği zararlar üzerinde durmuştuk. İnsanı yaratıcısından uzaklaştıran ideolojiler insanlığa en büyük zararı vermekte ve bu büyük cürümün arkasından hayatı ilgilendiren her alanda çözülmeler baş göstermektedir. Vahyin sosyal hayattan uzaklaştırılmasıyla doğan boşluk İdeolojilerle doldurulmaya çalışılırken ideolojiler ilahlaştırılmakta, ilahi kaynaklı olan her şeye savaş açılmaktadır. Neticede ideolojiler insanlığa zarar vermeye devam etmektedir. Önceki sayıda ideolojilerin insanlığa verdiği zararlardan üçünü anlatmıştık. 4- Zulüm ve İşkence: Yöntemleri farklı olsa da tüm ideolojiler toplumu hizaya getirme ve bu şekilde kendi kurallarına itaat ettirme esası üzerine hareket ederler. Bir birlerinin zıddı olarak bilinen kominist ve faşist ideoloji bile bu ortak payda da buluşurlar. Hak, hukuk ve adalet söylemleriyle ortaya çıkan ama Orta Asya’nın eli kanlı jandarmasına dönüşen Rusya, bölgede on yıllarca azgınlık göstererek insanlığa zulmetti. Sömürüye ve haksızlığa son vereceğini vadeden bir ideoloji, en büyük azgınlık örneklerini ve sömürü şekillerini kendisi sergiledi. Dine ait olan her şeye savaş açıldı. Müslümanlar inançlarından dolayı toplu katliamlara tabi tutuldu ve tutulmaya devam ediyor. Öte yandan Kominizme tepki olarak ortaya çıkan faşist Mussolini ve Hitlerin işlediği insanlık dışı cinayetler de ortadadır. Bu cinayetlerini işlerken faşizm, dini ideolojinin emrine vermiş; yayılma ve sömürüyü esas alarak, bu politikalar yüzünden birçok coğrafyada haksız yere savaşlar çıkarmış ve insanlığa zulmetmiştir. Demokrasi mi dediniz! O ise kurdun kuzu kılığına sokulduğu, nazik ve kibar görünen, yer yüzünün şu anki en kanlı ideolojisi. Kominist buloğun zayıflamasıyla şuanda dünyada demokrasi hakim… Dolayısıyla yer yüzünde demokrasi hakim olduğuna göre dünyada işlenen tüm zulüm ve cinayetlerden demokrasi sorumlu değil midir? Acımasız emperyalizmin zulmüne sebep olan demokrasiden başka bir fikir midir? Demokrasi ve özgürlük adı altında batının işlediği cinayetler hangi vicdana; hangi hukuka sığar? Şunu çok iyi anlamak lazım ki ideolojiler bir birleriyle kavgalı gibi görünseler de esasında bu doğru değildir. Temelde bütün ideolojiler bir birlerini kabul ederler ve bir birleriyle rahatlıkla anlaşa bilirler. Birleşmiş milletlerin daimi beş üyesi olan ülkelerin bir birlerine veto hakkı tanımaları ideolojilerin esasında tek bir ideoloji olduklarını; onunda insanları sömürmek ve kendilerine köle yapmak olduğunu ispat eder. BM -veto hakkı- ise zulmün ve sömürünün güçlüler tarafından rahatlıkla işlene bilmesini aklamak maksadıyla oluşturulmuş uluslar arası eşkiyalar meclisidir. BM’nin kurulmasından sonra tek bir yıl savaşsız geçmemiş ve 20. Yüzyılda ölen insan sayısının yaklaşık 3’te biri bu dönemde ölmüştür. Bu ülkelerde gerçekleşen pek çok katliam ya ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin gibi ülkelerin yerel diktatörlükleri desteklemesiyle ya da bizzat bu ülkelerin eliyle gerçekleşmiştir. 20.yüz yıl ideolojiler çağıdır. Ama özel bir isim vermek istesek bu çağa en yakışan isimlerin başında şüphesiz ‘katliamlar çağı’ ya da ‘cinayetler çağı’ gelmektedir. Zira Cornell Üniversitesi’nde Milton Leitenberg’in (2006) yapmış olduğu “20. Yüzyıldaki Çatışma ve Savaşlarda Ölüm” isimli çalışma insan eliyle işlenen cinayetlerin, katliamların, ölümlerin bir kronolojisini sunuyor. Araştırmaya göre: Birinci Dünya Savaşı’nda yaklaşık 13 ila 15 milyon,1918-1922 yılları arasındaki Rus iç savaşında 12,5 milyon, 1909-1916 yılları arasında Meksika iç savaşında 1 milyon,1936-1939 yılları arasındaki İspanya iç savaşında 600 bin,1914 öncesi çeşitli sömürge müdahalelerinde yaklaşık 1,5 milyon,İkinci Dünya Savaşı’nda yaklaşık 65-75 milyon,1945’ten 2000 yılına kadar olan çatışma ve savaşlarda yaklaşık 41 milyon,kişinin öldüğü tahmin ediliyor.Leitenberg (2006) bütün sonuçların toplandığında 20 yüzyıldaki savaş ve çatışmalarda yaklaşık 136,5 milyon ila 148 milyon arasında insanın öldüğünü belirtiyor.Hobsbawn 20. Yüzyılda öldürülen insan sayısının 1900 yılındaki dünya nüfusunun %10’una tekabül ettiğini belirterek, bu yüzyılda “insan kararıyla” öldürülen kişi sayısını 187 milyon olarak belirtiyor. Dikkatlerden kaçmayan önemli bir nokta ise özellikle 1945’ten sonraki tabloda Batılı güçlerin kendi aralarında savaşmayı bırakıp savaşı İslam dünyasının içine kaydırdıkları görülüyor. ( Bu rakamların içinde Irak, Çeçenistan, Filistin, Suriye ve diğer İslam ülkelerinde şehit olanlar yoktur.) 5-Ahlaki ve Ruhi Çöküntü: ideolojilerin insanlığa verdiği zararlar arasın da elbette en önemlilerinden biride ahlaki ve ruhi çöküntüdür. İdeolojiler çağında insanlar tarihin en ahlaksız toplumları haline getirildi. Getirildi diyorum çünkü ahlaki yozlaşma ideolojilerin istediği ve planlı olarak ortaya koyduğu bir durumdur. Ahlaken sağlam bir toplum güçlü bir toplumdur. Oysa ideolojiler güçlü toplumları istemezler. Düşünen, kafa yoran ve değerlerine sahip çıkan toplumlara karşı ideolojiler gizli bir savaş yürütürler. Bu savaşın silahı ise içki, kumar, fuhuş, uyuşturucu ve çarpık ilişkilerdir. Bu gün Batı, ideolojiler yüzünden tüm ahlaki değerlerini yitirmiş vaziyettedir. Bu durumun doğal bir sonucu olarak batılı insanda biyolojik ve psikolojik rahatsızlıklar önlenemez bir artış göstermektedir. İntiharlar ve toplu cinayetler batıda olağan bir alışkanlığa dönüşmüştür. Madde bağımlılığı toplumun nerdeyse tamamını kapsarken, uyuşturucu kullanımı beyinleri düşünemez hale getirmiştir. İdeolojiler batı insanını mutlu edememiş tam tersine hayatı karamsar bir hale sokmuştur. Fakat batı insanı içinde bulunduğu felaketi anlaya bilecek ahlaki ve zihni yeteneklerini ve erdemlerini kaybetmiş durumdadır. 6- Aile Kurumunu Yok Etmesi: İdeolojiler aile kurumunu periyodik olarak ortadan kaldırmışlardır. Kadının iş dünyasına sokulmasıyla beraber, üretim aile hayatından ve çocuk yetiştirmekten çok daha önemli görülmüştür. Sanayi devrimiyle beraber başlayan bu çarpık anlayış maalesef bir kadın hakkı olarak görülmüş, üretmeyen ve iş hayatı yerine aile ve çocuklarını tercih eden kadınlar küçümsenmiştir. Boşanmalar evlilik oranlarının önüne geçmiş, aile içi şiddet önlenemez bir hal almıştır. Evlerinde huzur bulamayan milyonlarca insan ideolojilerin tuzakları yüzünden sokaklara mahkum durumdadır. Erkeklerde ise üreten kadınlardan istifade etme eğilimi bir marifet gibi görülmüş; ahlaki değerler yerini maddi üretime bırakmıştır. Bu durumdan en büyük zararı toplumun yapı taşı olan aile ve çocuklar görürken; bu işin kaymağını ise kapitalizm yemektedir. Görüldüğü gibi ideolojiler gayri İslamidirler ve İslamın garanti altına aldığı inanç, can, mal, nesil ve akıl emniyetini ortadan kaldırmışlardır. Dolayısıyla islamın önünde ki önemli engellerden birinin de ideolojiler olduğu çok iyi bilinmelidir.

GENEL KAYNAK Yirminci Asrın Cahiliyeti Muhammed KUTUP