Dilipak'tan AKP'ye uyarı: Bir gün o adalet, onu kullananlara da gerekebilir

Abdurrahman Dilipak, AKP'yi yargıyı kullanmak konusunda uyardı.

Dilipak'tan AKP'ye uyarı: Bir gün o adalet, onu kullananlara da gerekebilir
10 Kas 2018 22:07:07

Abdurrahman Dilipak, AKP'yi bu kez de yargı konusunda uyardı. İktidarın aldığı bazı kararlarda yargıyı öne çıkartması ya da yargıya müdahale etmesi gibi belli tutumları eleştiren Dilipak, "Siyaset bazı pragmatik kararlar alabilir ama bunu yargıyı baskılayarak, kullanarak yapmamalı." şeklinde bir ifade kullandı.

Abdurrahman Dilipak, "Def-i mazarrat ve celb-i menafi" başlıklı yazısında oldukça geniş bir konuyu ele alıyor. 

Abdurrahman Dilipak ayrıca; FETÖ davalarının yargıyı yaralamaya başladığına değindi. Yargıya güvenin azaldığını ve bunun hayra alâmet olmadığını söyleyen Dilipak, bürokraside ise şaibeli isimlerin terfi ettiğinden bahsetti. 

İşte Dilipak tarafından kaleme alınan yazının o kesiti;

Şunu anlarım, siyaset bazı pragmatik kararlar alabilir, ama bunu yargıyı baskılayarak, kullanarak yapmamalı. Siyasi irade bir tasarrufta bulunuyorsa, bunun sorumluluğunu da kendisi üstlenmeli. Bu bütün dünya için böyle olmalı. Adalet bu tür olaylarda malzeme olarak kullanılırsa tuz kokar. Bir gün o adalet, onu kullananlara da gerekebilir.. Bakın, Bahçeli ile yaşanan af polemiği de böyle bir durum. Affı, yargıyı politik bir amaçla by-pass etmek, manipüle etmek için kullanırsanız, yarın bu işin sonu, 12 Eylül'de olduğu gibi oportünist bir takım kişilerin elinde “siyaseten katl”e kadar gider. Biz bunu faili (malum) meçhuller olayında yaşadık. Sonra “Kozmik oda”, “Şeytan üçgeni”ne döner, cinayet arşivlerinin tutulduğu! O gün, o meselede o işinizi çözer, ama insanların idrakinde adalet duygusunu yaralar, yargıçlar ve yargı sistemi, hukuk düzeninde kötü bir emsal oluşturur.

 

FETÖ davaları ile ilgili yaşanan süreç de bana kalırsa aynı şekilde siyaseti de, hukuk düzenini de yaralamaya başladı. İşler istenilen şekilde gitmiyor! Yargıya güven azaldı. Bu hayra alamet değil. Bürokraside de durum aynı. Bazı şaibeliler terfi ediyor, direnenler oldukları yerde sayıyor ya da soruşturma üstüne soruşturma geçiriyor. Dün bir cemaat vardı şimdi 40 oldular. Biri gidiyor, bir başkası geliyor. Bazen gelen gideni aratıyor. Üniversiteler, mektepler nasıl! Yetmedi, gitmesi gereken terfi ediyor, kalması gereken istifaya zorlanıyor.

 

Falan şaibeli zat bunca iddiaya / söylentiye rağmen o göreve nasıl getirilebiliyor ya da o kişi o görevi, yıpratılacağını bile bile  niye kabul ediyor?. Onu oraya kim, niçin getirdi!.



0 Yorum

Yorum Yaz