(Ey imân edenler!. Allah Teâlâ için) Onun emir ve yasaklarına ilâhi hukukuna riâyet için fazlasıyla çalışarak (onu ayakta tutanlar) olunuz bundan ayrılmayınız ve (adaletle şahitler olunuz) haklarında şahitlik edeceğiniz kimselere karşı olan bağlılık veya düşmanlığınız sizi hakkiyle şahitlikten geri bırakmasın. Ve (bir kavme olan buğzunuz) şiddetli dargınlığınız (sizi adalet etmemeğe) onların haklarında gerçek dışı şahitliğe ve lâyık olmayan hükme ve yapılması caiz olmayan hareketlere (sevk etmesin) içinizi rahatlatmak ve intikam almak hissine mağlûb olmayınız, herhalde (adalette bulununuz) adaletten ayrılmayınız, (o) Adalet (takvaya en yakındır) size emredilen takva vazifesini yerine getirmeğe hizmetçidir, (ve Allah Teâlâ'dan korkunuz) en büyük bir kulluk vazifesi olan takvadan ayrılmayınız. Selâmetiniz bununladır. (şüphe yok ki. Allah Teâlâ yapacağınız şeylerden tamamen haberdardır.) Artık O Yüce Yaratıcının, bu gibi emir ve yasaklarına bütün varlığınızla uyunuz ki, o Yüce Mabudun lütuflarına mazhar olasınız, onun elem verici azaplarından emin bulunasınız. Bütün bu ilâhi emirler, yasaklar insanlığın selâmet ve saadeti için birer muazzam ilâhi nimettir. Bunların şükrünü ifaya çalışmalıdır.
İslâm dininin yüceliğini bir kere düşünmeli, bu dini mübin, düşman milletlere karşı bile müslümanların adaletle hareket etmelerini emir etmektedir. Artık müslümanların birbirine karşı adâletden sapmaları etmeleri nasıl caiz olabilir!. İslâmiyet'in bu husustaki bu yüce hükmünü de düşünerek bu kutsi dini dâima yüceltmeye ve kutsallaştırmaya çalışıp durmak bütün insanlık âlemi için en mühim bir vazîf eşidir. Cenâb-ı Hak cümleye uyanmalar nasib buyursun âmîn.
Ömer Nasuhi Bilmen