İşgalci İsrail’in bu saldırıları, işgal altında tuttuğu şehirde adım adım bir demografik temizlik yürüttüğünü ortaya koyuyor. Yıllardır oturulan evler, inşaat halindeki yapılar ve ticari tesisler, “ruhsatsız” gerekçesiyle ya doğrudan yıkılıyor ya da sahipleri para cezası ve hapis tehdidiyle kendi evlerini yıkmaya zorlanıyor.
Tüm bu baskılara rağmen, Filistinlilerin Kudüs’te yasal yollarla ev yapabilmesi neredeyse imkânsız. inşaat izinleri ya tamamen reddediliyor ya da ağır şartlara bağlanıyor. Onay oranı ise %2’nin dahi altında. Dahası, Filistinlilerin Doğu Kudüs’te inşaat yapabileceği alan, şehrin yalnızca %13’üyle sınırlandırılmış durumda.
Bu süreç, İsrail’in sadece askeri bir operasyon değil; aynı zamanda gaspçı ve sömürgeci bir işgal politikası olduğunu gösteriyor. Kudüs’teki köklü İslami ve Filistinli varlık silinirken, Yahudi yerleşim alanları genişletiliyor ve şehrin nüfus yapısı zorla yeniden şekillendiriliyor.
Bu kapsamlı plan, sadece bir yıkım operasyonu değil; Filistinlileri şehirden “sessizce” sürgün etme politikasının somut adımı olarak değerlendiriliyor.