Güvenlikçi politikaların yön verdiği siyasal iklimlerde, haksızlığa uğrayanlar eğer arkalarında kayda değer bir siyasal destek bulamazlarsa sesleri duyulmaz, bastırılır ve amiyane tabirle gümbürtüye giderler.
Bu tip ortamlarda aynı zamanda hemen herkese potansiyel ajan, provakatör gözüyle bakılır. Dolayısıyla hukukun ve sarih gerçeklerin değil, algıların ve varsayımların üzerine bina edilmiş değerlendirmeler geçer akçe hale gelir. Nihai olarak, adalet bu süreçten ciddi yara alarak çıkar.
Üzülerek belirtmek gerekir ki; ülkemiz böyle bir vasatın tam da göbeğinde yer almaktadır. Adalet olgusunun gün be gün zayıflaması toplumsal katmanlarda onarılması zor hasarlara yol açmakta ve rövanş mantığını tahkim etmektedir.
Hiç de normal olmayan bu sürecin toplumsallaşması ve kurumsallaşmasında en büyük rol ise sosyal medya trollerine verilmiştir.
Çok değil, bundan on sene önceye kadar saat 19.00’daki ana haber bültenleri ile birçok vakıadan haberdar olan insanımız, artık milyonluk sosyal medya mecralarında gün boyu istenilen doğrultuda yönlendirilmektedir. Bu durumun sebep olduğu bilgi kirliliği sosyal medyanın avantajlarını da çok büyük ölçüde alıp götürmektedir.
Paylaşım bombardımanına maruz kalan insanımız artık her şeyi en iyi kendisinin bildiği sanısına kapılmaktadır. Trollerin dolaşıma soktuğu bilgiler la yusel konumuna yükselmiştir. Bir konuyu elif be’den itibaren öğrenip denklemi yeni baştan kurmak zor geldiğinden sosyal medyanın hazır paketleri tercih edilir olmuştur.
Sürü psikolojisine de burada dikkat çekmek gerekir. Sürü psikolojisi, trollerin gücüne güç katan en önemli etmendir. Kendi tecrübemden aktarayım, bir habere gelen ilk üç yorum her zaman kilit önemdedir. Çünkü ilginçtir ki; diğer yorumların seyrini bu üç yorum belirler, diğer yorumlar ilk üç yorumla büyük çoğunlukla aynı istikamettedir.
LİBERAL BİR MANİFESTO DEĞİL!
Doğru ile yanlışın yer değiştirdiği, gerçeklerin flulaştırıldığı güvenlikçi/trol iklim her türlü hukuksuzluğa ve adaletsizliğe kapı aralar. Bu vasata karşı hakkın ve adaletin sesi olmak en başta biz Müslümanların boynunun borcudur. Dahası bu işin arka planındaki siyaset yapıcıların alnı secdeye gidiyorsa, bizim daha güçlü biçimde sesimizi çıkarmamız icap eder.
Zira, İslam önce adaleti emreder. İslam gibi güzide bir medeniyet projemizin mesajını insanlara ancak iyilikle, adaletle ulaştırabiliriz.
Muhafazakar/dindarı yargılarken uyguladığımız hukuki kriterlerle, seküler/solcuyu yargılarken uyguladığımız hukuki kriterler arasında fark olmamalıdır.
Bu liberal bir manifesto falan değildir. Aziz İslam’ın ta kendisidir.