Bugün bana iktidarın en büyük başarısı nedir diye sorsanız vereceğim cevaplardan biri de şu olurdu: “Gerçeğin tam aksini söyleyebilme yeteneği ve kitlesini de buna inandırması” derdim.
Siz rakam söylüyorsunuz onlar sloganla cevap veriyor. Hiçbir veriye dayanmayan gerçeğin tam aksini cesaretle söylemek ve bundan hiç çekinmeden kendilerinin de inanıyor gibi görünmesi.
Müthiş başarı.
Mesela diyoruz ki, Türkiye’de doğum oranları çok ama çok tehlikeli boyutlara düştü. Diyorlar ki refahtan…
Oysa veriler 2003-2015 döneminde oranların ve doğum sayılarının arttığını gösteriyor. Eğer refah artışı ise tam tersi olmalıydı…
Mesela diyoruz ki, Bartın’da doğum oranı Fransa’nın çok çok altında; Bartın Paris mi oldu da haberimiz yok…
Mesela diyoruz ki, yolsuzluk araştırıyorsanız Yavuz Sultan Selim Köprüsüne bir bakın. 2,5 milyar dolar yapım maliyeti diye başladılar ama kurdele kesildikten sonra yapım maliyetini 3,5 milyar dolar olarak ilan ettiler (yüzde 40 sapma). Yetmiyormuş gibi 19 Ağustos 2023’de devlete geçmesi gereken köprüyü müteahhide ek süre vererek bıraktılar. Sadece bu ek sürenin kıyağı 4,6 milyar dolar ve hiçbir açıklama yok.
Sayısız örnek dolu.
Ama en komiklerinden biri de Adalet Bakanı’nın her gün “Türkiye’de yargı bağımsızdır” açıklaması olsa gerek. Kendi yardımcısı şu an Başsavcı ama Bakan ısrarla bağımsızlıktan bahsediyor. Büyük yetenek.
Gelelim asıl konuya.
İki haftadır feci bir cehalet kuşatması altındayım. TÜİK verilerine bakarak 2007’den beri Türkiye’nin ihracatta teknolojik ürün payının adeta durakladığını söyledim. Grafikle verileri defalarca burada ve sosyal medyada da yayınladım.
1997 yılından 2007 yılına orta ve yüksek teknoloji ürün ihracatında teknoloji seviyemiz her yıl ortalama 1,84 puan artıyor. 2007 yılından 2025 yılına ise teknoloji seviyemizdeki artış oranı 0,23 puana geriliyor.
Eğer 1999-2007 ivmesi devam etseydi bugün ihracatımızın yüzde 41’i değil yüzde 63’ü orta ve yüksek teknoloji ürünü olacaktı.
Gel de bunu iktidarcılara anlat… Vay efendim İHA-SİHA varmış, vay efendim Teknofest ile uçtuğumuzu görmüyor muşuz? Muhakeme gücü ilkokul 1. sınıf seviyesinde olanlara ne diyeceğiz? Haklısınız arkadaşlar uçuyoruz diyerek keselim.
Ama olmadı
Bu sefer RTÜK devreye girip bu cümleleri sarfettiğim Halktv’ye ceza verdi.
RTÜK cezasını “Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşmasına engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olmaksızın yayınlanamaz”hükmüne dayandırdı.
Ve diyor ki “Bu iktidar bilime karşı, bilimi sevmiyor, okul kalmadı, her tarafı imam hatip yapmışlar. Meczup fikirlerle hocalar dolu üniversitelerde…” ve benzeri ifadeler…
***
İktisatta girdi-çıktı diye bir analiz vardır. Bir çıktı varsa bunun girdileri vardır; mesela ekmek üretiyorsanız 3 temel girdi vardır:
1-Un 2-Enerji 3-Emek
Ekmeğin hammaddesi olarak un. Ve o unu hamur yapıp pişirmek için fırında yakılan enerji ile bütün bunları alınteri ile gerçekleştiren insan.
Ekmek bir çıktıdır. Ve eğer ekmekte bir hata varsa girdi maddelerine bakarsınız. Un mu hatalı, enerji mi yanlış ya da insanlar mı hata yapıyor?
Eğer bir ülkede çıktı olan teknoloji seviyesinde bir durağanlık varsa girdi dediğimiz süreçleri analiz edersiniz.
Şimdi sonuçtan gidelim: Türkiye’nin teknoloji seviyesi durağanlaştı mı? TÜİK verilerine göre hem de nasıl durağanlaştı. Adeta teknolojik durgunluktayız.
Zaten MÜSİAD’ın yıllar önce açıkladığı “Orta Gelir Tuzağı” tam da bunu ifade ediyor. Türkiye orta gelir seviyesinde takılı kaldı.
Bakınız tekrar ediyorum: TÜİK verileri teknolojik ilerlemede durağanlaştığımızı gösteriyor. Bu NET.
Peki, RTÜK ne diyor? “Toplumda özgürce kanaat oluşmasına engel olmamak”.
Teknoloji seviyemizin durduğu bir sonuç ise bunun nedenleri ne olabilir? İşte bu tartışma konusudur.
Siz dersiniz ki, eğitim ile teknoloji arasında bir ilişki yok”, ben de tersini söylerim. Yani özgürce kanaat oluşturmak buna denir.
RTÜK diyor ki, “Ben TÜİK verilerine bakmam, özgürce kanaat oluşturmak ise iktidarın görüşlerine göre kanaat oluşturmaktır. Hoşlanmıyorsam özgürce kanaat olmaz.”
Burada RTÜK eğer bir ceza verecekse en azından Türkiye’nin teknoloji seviyesinin düşmediğini, ya da düşüyorsa bu düşüşün nedenlerini objektif şekilde izah etmeliydi.
Ama nerede…
Gelelim Milli Eğitim Bakanlığı verilerine.
2012 yılında ortaöğretimde 9.384 okul varken bu sayı yüzde 1 düşerek 2023-24 öğretim yılında 9.288 okula düşmüş.
2012 yılında 1.033 özel okul ise 3.218’e çıkmış; yani eğitimde özelleşme çok yaygın. Neden acaba?
2012 yılında 708 olan dini okulların ise sayısı 1.723’e çıkmış. Yani resmi okullar azalırken dini öğretim okulları artmış.
Okul başına öğrenci sayısına bakalım: 2012-13 öğretim yılında resmi okul başına 465 öğrenci vardı. 2023-24 öğretim yılında bu sayı 419’a gerilemiş. Dini okullarda ise 538 olan okul başına öğrenci sayısı 2023-24 öğretim yılında 259’a gerilemiş.
Kısaca dini okullar çok fazla açılmış ama bu okullara öğrenci gitmez olmuş. Bunun yerine özel okullara gidilmeye başlanmış.
Dini okulların payı %7,54’den %18,55’e yükselirken toplam öğrenci sayısı nerede ise aynı seviyelerde kalmış.
SONUÇ: İktidar YSS Köprüsüne başlarken maliyeti 2,5 milyar dolar diyor. Sonra ise 3,5 milyar dolar diye açıklıyor: Sapma oranı %40
İktidar İstanbul-İzmir Otoyolu’nu (Osmangazi Köprüsü dahil) temel atma töreninde şunu söylüyor: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “Projenin maliyeyi 11 milyar Türk lirası. 7 yılda bitmesi planlanan köprü, inanıyorum ki daha kısa sürede tamamlanacaktır. Biraz sonra pazarlığını burada yapacağız.” Yani projenin yapım maliyeti 7,7 milyar dolar deniliyor. Projeyi yapan firma ise 7,2 milyar dolar diye açıklıyor. Ama kurdele kesilirken bu sefer Cumhurbaşkanı sıfatı ile konuşan Recep Tayyip Erdoğan “proje 11 milyar dolara malolmuştur” diye açıklıyor. Yüzde 43 sapma…
Bilim ve rakamların uçuşmasını görüyor musunuz?
Kısaca Matematik dersi önemlidir.