Trump’ın Diplomasisi: Kaos Yarat, Masada Avantaj Yakala

ABD Başkanı Donald Trump’ın uluslararası müzakere tarzı, tehdit, sürpriz ve kişisel övgülerle örülü bir kaos stratejisine dayanıyor. “Çılgın adam teorisi”ne yaslanan bu yöntem, dünya liderlerini masaya oturtuyor ama istikrarsızlığa da zemin hazırlıyor.

Eklenme Tarihi: 08 Tem 2025
2 dk okuma süresi
Güncelleme Tarihi: 08 Tem 2025
Trump’ın Diplomasisi: Kaos Yarat, Masada Avantaj Yakala

ABD Başkanı Donald Trump’ın uluslararası ilişkilerde izlediği yöntem, klasik diplomasinin kalıplarını altüst ediyor. Kuzey Kore lideri Kim Jong-un’a önce “Roket Adam” diyerek nükleer savaş tehdidinde bulunması, ardından onunla samimi şekilde el sıkışması… NATO’dan ayrılma imalarıyla Avrupalı müttefiklerini savunma bütçelerini artırmaya zorlaması… Hatta Kanada’yı ABD’ye katmayı ima etmesi… Tüm bu örnekler, Trump’ın dış politikasını şekillendiren “çılgın ama hesaplı” bir stratejinin izleri.

Bu strateji, siyaset biliminde “çılgın adam teorisi” olarak biliniyor. Teoriye göre, eğer bir lider kendini öngörülemez ve tehlikeli gösterirse, karşı taraf onu sakinleştirmek için taviz verme eğilimi gösterir. Bu yöntemi ilk olarak Vietnam Savaşı sırasında ABD Başkanı Richard Nixon kullanmıştı. Trump ise bu taktiği neredeyse dış politikasının omurgası haline getirdi.

Trump’ın müzakere tarzı tehdit, kriz ve kişisel iltifatlarla örülü. NATO’ya yönelttiği sert çıkışlardan İran’la yürüttüğü nükleer pazarlıklara, Çin’e karşı başlattığı ticaret savaşından Kanada’ya kadar her konuda aynı taktik devreye giriyor: Önce sert bir çıkış, sonra aniden yumuşama ve büyük bir anlaşma vaadi.

Ancak bu yöntem her zaman başarı getirmiyor. Çin’le yürütülen uzun ticaret savaşı iki tarafın ekonomisine zarar verdi. İran, baskılara karşı nükleer faaliyetlerini artırdı. Avrupa ise ABD’ye olan stratejik bağımlılığını sorgulayarak yeni güvenlik seçeneklerini tartışmaya başladı.

Trump’ın tarzı, iş dünyasından gelen geçmişiyle de yakından ilişkili. 1987’de yayımladığı “The Art of the Deal” (Anlaşma Sanatı) kitabında, müzakere sırasında en büyük avantajın karşı tarafın bir sonraki adımı tahmin edememesi olduğunu savunuyor. Asla geri adım atmamak, özür dilememek ve daima agresif kalmak, bu yaklaşımın temel taşları.

Trump’ın kaotik diplomasisi, kimi liderleri müzakere masasına çekiyor; ancak bazılarını da güvensizlik ve kırılganlığa itiyor. Ukrayna savaşı, Çin’in yükselişi ya da küresel ticaret sistemi gibi uzun soluklu ve karmaşık meselelerde bu strateji ciddi kopuşlara yol açabiliyor.