Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Ülke TV'deki canlı yayında yaptığı, "İki devletli çözüm hayata geçerse, biz burada fiili garantör olma sorumluluğunu almaya hazırız" şeklindeki açıklama , Türkiye'nin Filistin politikasına dair yeni bir taahhüt olarak kayıtlara geçti. Ancak bu sözler, Türkiye'nin bugüne kadar Filistin meselesinde sergilediği pratikle karşılaştırıldığında, derin bir sorgulamayı da beraberinde getiriyor.
Fidan'ın Açıklamaları ve Taahhütler
Bakan Fidan, yaptığı açıklamada garantörlük konusunu netleştirerek, "Cumhurbaşkanı'mızın bizlere verdiği yetki alanı şu; Filistinlilerin de kabul edeceği bir anlaşma çıkarsa, burada üzerimize düşen görev neyse, bunu yapmaya hazırız" ifadelerini kullandı .
Resmi Söylem ve Fiili Durum Arasındaki Açı
Türkiye, Dışişleri Bakanlığı'nın Temmuz 2025'te yayınladığı bildiride, İsrail'le ticaretin Mayıs 2024'te tamamen kesildiğini, İsrail'e silah transferinin durdurulması için BM nezdinde girişimde bulunulduğunu ve Uluslararası Adalet Divanı'ndaki soykırım davasına müdahil olunduğunu duyurdu . Ancak Resmi olarak ticaretin tamamen kesildiği beyan edilse de, Türkiye'den katil İsrail'e yönelik ticari faaliyetlerin devam ettiği gerçeği gün gibi ortadadır. İsrailli yetkililerin ve uluslararası medya kuruluşlarının raporları, Yunanistan ve Kıbrıs gibi ülkeler üzerinden aylık yaklaşık 1500 konteynerin İsrail'e ulaştığını, Ocak-Temmuz 2025 döneminde bu yolla 1.9 milyar Şekel (yaklaşık 567 milyon dolar) tutarında ticaret gerçekleştiğini belgeliyor. Bu durum, resmi söylemle fiili durum arasındaki çelişkiyi tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.