Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Avrupa Yahudi Derneği'nin düzenlediği organizasyonda yaptığı konuşmayla kıta siyasetine damga vurdu. Yahudi yaşamının Avrupa’nın gelişimindeki rolüne dikkat çeken Leyen, kültürel aidiyet ve dijital güvenlik konularında çarpıcı mesajlar verdi.
"Avrupa'nın Gelişimi Yahudi Yaşamına Bağlı"
Yahudi tarihinin Avrupa tarihiyle özdeş olduğunu savunan Von der Leyen, bu bağın koparılamaz olduğunu vurguladı. Konuşmasında kültürel kimlik vurgusu yapan AB Başkanı, şu ifadeleri kullandı: “Yahudi tarihi ve kültürü, doğrudan Avrupa tarihi ve kültürüdür. Avrupa'nın tam anlamıyla gelişebilmesi için Yahudi yaşamının da özgürce gelişebilmesi gerekir. Bu sadece bir tercih değil, AB’nin temel ilkesidir.”
Leyen, bu kapsamda Avrupa genelindeki ibadethanelerin güvenliğini sağlamanın AB'nin birincil sorumluluğu olduğunu belirterek, "antisemitizm zehrine" karşı tavizsiz bir duruş sergileyeceklerini ifade etti.
Sosyal Medyaya "Güvenilir Bildirimci" Markajı
Konuşmanın en stratejik ve tartışmalı kısmı ise dijital platformlara yönelik denetim mekanizması oldu. Von der Leyen, özellikle gençler arasındaki "çevrim içi manipülasyonu" engellemek için Dijital Hizmetler Yasası (DSA) kapsamında yeni bir dönemin başladığını hatırlattı.
Bu yasa çerçevesinde hayata geçirilen denetim mekanizmasının detayları şöyle:
Özel Görevliler (Güvenilir Bildirimciler): Sosyal medyada "yasa dışı içerik" tespiti yapacak özel denetçiler atanacak.
Zorunlu Kaldırma: Sosyal medya devleri, bu bildirimcilerden gelen uyarıları "ivedilikle" değerlendirip içeriği kaldırmakla yükümlü olacak.
Dijital Filtreleme: Antisemitizmle mücadele kapsamında dijital mecralardaki denetim ağları sıkılaştırılacak.
İfade Özgürlüğü mü, Çifte Standart mı?
Von der Leyen’in bir yandan "ibadet ve ifade özgürlüğü" vurgusu yaparken, diğer yandan dijital platformlarda kurulacak bu "bildirimci" ağı üzerinden denetimi artırması, eleştirileri de beraberinde getirdi. Özellikle Orta Doğu’daki işgalci İsrail'in Gazze halkına yapmış olduğu zulümler gözönünde bulundurulduğunda sosyal medyadaki kısıtlamaların artması, kamuoyunda Batı’nın "ifade özgürlüğü konusunda çifte standart uyguladığı" tartışmalarını tetikledi.
